13  Baştankaralar - Arapbülbülleri

Çam Baştankarası

Periparus ater, Coal Tit

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerlidir.

Kıyı bölgelerindeki ibreli ormanlarda ve Torul, Kızılcahamam, Beynam, Akdağmadeni ve Ilgın gibi İç Anadolu’nun kuzey ve güney sınırlarındaki relikt ormanlarda bulunur. Doğu ve güneydoğudaki dağlık bölgelerde de yoktur. Açık ya da kapalı ibreli ormanlarda, kimi zaman meşe ile karışık ormanlarda ürer. Tamamen yaprak döken ormanlarda (örneğin Marmara’daki kayın ormanları) nadiren, ağaç sınırının üzerindeki ardıç örtüsünde ise (Doğu Karadeniz hariç) sadece ara sıra ürer. Rakım dağılımı, ibreli ormanların yayılışıyla paraleldir: batıda 0–2000 m, iç bölgelerde (örneğin Toroslar ve Ilgaz Dağları) 2200 m’ye kadar, doğuda ise en az 2400 m’ye kadar çıkar.

Üreme dönemi dışında dağılma eğilimindedir ve daha geniş alanlarda gözlenebilir. İç Anadolu’nun alçak rakımlı alanlarında, örneğin Mogan ve Kayseri’de kış kayıtları vardır.

Üreme

Yuvalama alanı: Farklı orman tiplerinde, özellikle ibreli ormanlarda, ağaç kovuklarında, kaya oyuklarında, duvarlardaki ve yerdeki deliklerde yuvalar.
Yuvası: Yün, yosun ve otlardan yapılmış kâse şeklinde bir yapıdır. Astar olarak yün, saç, tüy ve ince otlar kullanılır. Ağaç, kaya, duvar ve yerdeki deliklerde yuvalar. Uzuncaburç (Mersin) yakınında bir kayanın altında yerdeki bir delikte yuvalamış, yün ve bir parça yosundan örülen yuva, aynı malzemelerle astarlanmıştır. Yakında bir yuva kutusu içinde başka bir yuva bulunmuş, yuvanın temelde yün ve yosundan, biraz da otlarla örülmüş olduğu, daha ince ot, yün, saç ve bir parça tüyle astarlandığı tespit edilmiştir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 20 yuvaya ait verilere göre 2 yuvada 4 yumurta, 3 yuvada 5 yumurta, 2 yuvada 6 yumurta, 3 yuvada 7 yumurta, 1 yuvada 8 yumurta, 4 yuvada 9 yumurta, 1 yuvada 10 yumurta, 3 yuvada 12 yumurta ve 1 yuvada 13 yumurta kaydedilmiştir. Ortalama yumurta sayısı 7,95’tir. 5 kuluçkaya ait 43 yumurtanın ortalama büyüklüğü 15,64 x 11,45 mm’dir. Ortalama kuluçka süresi 13,2 gün, ortalama tüylenme süresi ise 21,6 gündür. 1978 yılında çiftlerin %16,7’si, 1979 yılında ise %20’si ikinci kez kuluçkaya yatmıştır1. 24 yuvadan 22’si başarılı olmuş, bırakılan 195 yumurtadan 162’si çatlamış (%83,1) ve 153 yavru tüylendiği gözlenmiştir. Koyulan yumurtaların %78,5’i, yumurtadan çıkan yavruların %94,4’ü başarıyla tüylenmiştir. Yuva başına ortalama 6,4 yavru, başarılı yuva başına ise ortalama 7 yavru düşmektedir1.
Üreme dönemi: Yuva yapımı nisan ayının üçüncü haftasından itibaren başlar. Yumurtlama dönemi genellikle mayısın ilk haftasında gerçekleşir. Yavrular mayıs ortasında yumurtadan çıkar ve haziran ortasına kadar tüylenir. AKD: 25 Nisan 2004’te Akseki’de kayaların altındaki deliklerde dört yuva gözlenmiştir. 30 Nisan 2001’de Ağla’da bir erişkin çam ağacındaki delikte kuluçkadayken görülmüştür. 26 Nisan 2005’te Uzuncaburç’ta bir yuvada yedi yumurta, 7 Mayıs 2004’te ise tamamen tüylenmiş yedi yavru kaydedilmiştir. 17 Haziran 1996’da birkaç tüylenmiş yavru, 19 Haziran 1996’da Delimahmutlu’da tüylenmiş bir yavruyu besleyen erişkin, 5 Haziran 1999’da Bolkar Dağları’nda bir yavru gözlenmiştir. KAD: 9 Haziran 1975’te Boyabat yakınında tüylenmiş yavru, 12 Haziran 1975’te İkizdere yakınında yavrularını besleyen bir çift kaydedilmiştir. İÇA: 1978–80 yıllarında Ankara yakınındaki Beynam Ormanı’nda yapılan çalışmaya göre yuva yapımı 20–27 Nisan, ilk yumurtanın koyulması 2–6 Mayıs, ilk yavrunun çıkışı 19–22 Mayıs ve tüylenme 11–15 Haziran arasında gerçekleşmiştir. 29 Mayıs 1992’de Kızılcahamam’da ibreli ağaçlardaki deliklerde iki yuvada yavrular gözlenmiş, 9 Mayıs 1990’da Daday’da bir duvardaki delikte yavrulu bir yuva kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

türle ilgili farklı varyasyon düzeyleri tanımlamış olsalar da temel farklar üzerinde hemfikirdirler2,3. Türkiye’de iki alttür grubu görülür; Marmara, Batı Karadeniz, Ege, ve güneyde Toroslarda görülen ater grubu altındaki ater alttürü ile Doğu Karadeniz’de görülen phaeonotus grubu altındaki derjugini alttürü2. Bunun dışında Artvin ve Sarıkamış’da derjugini alttürü bilinse de, burada abietum/rufolateralis ve michalowskii altrürleri arasında geçişin yaşandığıiddia edilmiştir3. Türkiye’de Doğu Karadeniz’den çekilmiş fotoğraflar incelendiğinde ülkenin kalanından çekilmiş fotoğraflardan çok fark görmek mümkün değildir. Derjugini ve michalowskii alttürlerini içeren Kafkas gruplarında görülen bireysel varyasyonun, grup içi ve gruplar arası geçiş göze alındığında Kafkas grubunu dahi ater grubundan farklı olması fikri zayıf kalmaktadır. Nitekim derjugini’nin bazı belirgin özelliklerini Ilgaz Dağları’na kadar batıda gözlenmiştir3. Buna karşın Ege ve Akdeniz kuşlarının rufolateralis isminin altrür olabileceği önerilmiştir3. Türde görülen coğrafi varyasyonu kısaca ele almış, varyasyonun çoğunun klinal olduğunu belirtmiş4. Bu tür önceden Parus cinsi altında sınıflandırılıyordu5,6.

Ak Yanaklı Baştankara

Poecile lugubris, Sombre Tit

Nispeten yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

Ege, Marmara ve Akdeniz bölgelerinde kuru, açık ağaçlık alanlarda ve çalılıklarda sıkça görülür. Ülkenin diğer bölgelerinde ise daha lokal yayılışlıdır. Görünüşe göre İç ve Güneydoğu Anadolu’nun step benzeri alanları ile Doğu Anadolu’nun bazı bölümlerinde bulunmamaktadır. Batıda 0–800 m, iç kesimlerde 1000–1300 m, doğuda 100–1500 m (yer yer 2200 m) ve Toroslar’da 2200 m’ye kadar ürer. Trakya’nın kuzey ve güneyinde lokal olarak bulunur. Orta Karadeniz Bölgesi’nde nadir olarak, Ege ve Akdeniz kıyılarında yaygın şekilde ürer.

Üreme

Yuvalama alanı: Deniz seviyesinden 2000 m’nin üzerine kadar orman altı örtüsüne sahip yaprak döken ve ibreli ağaçlık alanlarda, taşlık yamaçlarda, küçük ağaçların ve çalıların bulunduğu vadilerde ve ara sıra bahçelerde ürer.
Yuvası: Genellikle ağaç kovuklarında yuvaladığı düşünülür. Ancak kayalıklardaki oyuklarda da yuvalar bulunmuştur ve bu davranışın daha yaygın olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca bir petrol istasyonunun beton ayaklı şemsiyesinin tepesinde yuva yaptığı da kaydedilmiştir. Yuvalar kuru otlardan yapılır ve ilkin yünle sonra tüyle astarlanır7.
Yumurta sayısı: TTürkiye’de 1 yuvada 4 yumurta, 2 yuvada 5 yumurta, 5 yuvada 6 yumurta, 5 yuvada 7 yumurta, 7 yuvada 8 yumurta ve 4 yuvada 9 yumurta kaydedilmiştir. Ortalama yumurta sayısı 7,1’dir. 5 kuluçkaya ait 35 yumurtanın ortalama büyüklüğü 16,17 x 11,79 mm’dir. Ortalama kuluçka süresi 13,3 gün (17 yuva) ve ortalama tüylenme süresi 22,2 gündür (21 yuva)1. Aynı çalışmada 28 yuvadan 25’inin başarılı olduğu, koyulan 191 yumurtadan 164’ünün çatladığı (%85,9), 161 yavrunun tüylendiği (yumurtaların %84,3’ü / çıkan yavruların %98,2’si) ve yuva başına ortalama 5,8 yavru düştüğü (başarılı yuvalarda 6,4 yavru) gözlenmiştir8.
Üreme dönemi: Nisan başından itibaren ve çoğunlukla mayıs ayında yumurta koyar. Yavrular mayıstan itibaren görülür. MAR: 26 Nisan 1970’te Balıkesir yakınlarında yavrularını besleyen erişkinler, 26 Mayıs 1966’da Manyas Gölü’nde bir aile grubu ve 25 Haziran 1973’te Alexandria Troias’ta yanında tüylenmiş yavru bulunan bir erişkin gözlenmiştir. 22 Nisan 1964’te Osmaneli yakınında bir kaya yarığında çatlamaya yakın 7 yumurtalı bir yuva kaydedilmiştir9. EGE: 13 Mayıs 1992’de bir erişkin yeni tüylenmiş yavrusunu beslerken gözlenmiştir. AKD: 16 Nisan 1876’da Pozantı’da 7 yumurtalı bir yuva bulunmuştur7. Kovada Milli Parkı’nda 10 Mayıs 1995’te kullanılan bir yuva kaydedilmiştir. Mut yakınında 26 Mayıs 1998’de içinde birkaç tüylenmiş yavru olan bir yuva kutusu, Uzuncaburç’ta 7 Mayıs 2004’te bir kaya oyuk içinde, yumurtaların nisan başında koyulduğunu gösteren şekilde, neredeyse tamamen tüylenmiş 5 yavru bulunmuştur. 5 Temmuz 1986’da Mut’un kuzeyinde, 18 Haziran 1996’da yine Mut çevresinde ve 17 Haziran 1996’da Uzuncaburç’ta aile grupları gözlenmiştir. İÇA: 8 Haziran 1975’te Devres Vadisi’nde yeni tüylenmiş bir yavru gözlenmiştir. 1978–80 yıllarında Ankara Beynam Ormanı’nda yapılan çalışmada yuva yapımına 18–23 Nisan arasında (19 yuva), yumurtlamaya 1–6 Mayıs arasında (25 yuva), yavru çıkışına 15–20 Mayıs arasında (21 yuva), tüylenmeye ise 6–11 Haziran arasında (18 yuva) başlandığı kaydedilmiştir1. GDA: 11 Nisan 1996 ve 7 Mayıs 1992’de Gaziantep yakınlarında yuva yapma davranışı, 2 Mayıs 1964’te bir kaya yarığında yavrulu bir yuva, 20 Mayıs 1993’te bir kayadaki delikte yumurta ve 2 Haziran’da aynı yuvada yavrular9, 28 Temmuz 1967’de büyük olasılıkla ikinci kuluçkadan yavru10 kaydedilmiştir. Ayrıca 8 Mayıs 2004’te kayalık bir alanda iki yeni tüylenmiş yavru, 24 Mayıs ile haziran arasında dört ayrı aile grubu gözlenmiş ve 27 Nisan 2005’te bir kaya deliğine yiyecek taşıyan erişkinin küçük yavruları olduğu anlaşılmıştır. Uludere’de 17 Mayıs 1975’te içinde yavru olan bir yuva bulunmuştur.

Alttürler ve Sınıflandırma

Trakya’da görülenler nominat lugubris alttürünün sırtı daha kahverengiye çalar.3 tarafından tanımlanan lugens, nominat lugubris ile sinonimidir2. Anadolu’da ise anatoliae alttürü görülür. Güneydoğu bölgesinin en ucundakilerin İran’da görülen dubius ile geçiş yaptıkları kesindir. Anatoliae alttürünü lugubris alttüründen ayıran özellikler belirgindir2,3,11. Bu tür önceden Parus cinsi altında sınıflandırılıyordu5,6.

Kayın Baştankarası

Poecile palustris, Marsh Tit

Dar bir kuşakta nispeten çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

Karadeniz ve Marmara bölgelerinde, özellikle tepelik ve dağlık alanlarda, yaprak döken ya da karışık ormanlarda bulunur. Ege Bölgesi’nden, özellikle İzmir çevresinden gelen ve büyük olasılıkla kış dönemine ait olan, birbirinden uzak birkaç kayıt mevcuttur3. Üreme alanı oldukça sınırlıdır. Kuzey Trakya’daki Istranca Dağları, Batı Karadeniz’in bazı bölümleri, Marmara’nın dağlık güney kesimleri (örneğin Kaz Dağları ve Uludağ) ve İç Anadolu sınırına yakın Abant ile Gerede çevresi gibi dağlık alanlarda, deniz seviyesinden 1000 m’ye kadar ürer. Yıl boyunca batıda İğneada, Uludağ, Yedigöller ve Zonguldak’ta, doğuda ise Kaçkarlar’da düzenli olarak kaydedilmektedir.

Üreme

Yuvalama alanı: Yaprak döken ve karışık ormanlarda, çoğunlukla tepelik ve dağlık alanlarda ürer.
Yuvası: Ağaçlardaki kovuklarda ya da yuva kutularında yuvalar. Türkiye’de yuvasının yapısı bilinmemektedir. Diğer bölgelerde saç ve az miktarda tüyle astarlanmış yosundan oluşan bir yuva yaptığı bilinmektedir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de yumurta sayısına dair bilgi yoktur. Türkiye dışında olağan kuluçka büyüklüğü 6–9 yumurtadır.
Üreme dönemi: Nisan ve mayıs ayında kuluçkaya yatar. Yavrular mayıs ve haziran ayında gözlenir. KAD: 1 Mayıs 1978’de Alaplı yakınında bir yuvada, 29 Mayıs 1992’de Abant Gölü yakınındaki bir yuva kutusunda genç birey kaydedilmiştir. MAR: 22 Haziran 1973’te Demirköy yakınında tüylenmiş yavrularla birlikte erişkinler, 29 Haziran 1973’te Belgrad Ormanı’nda yiyecek taşıyan erişkinler gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Marmara Bölgesi ile Orta Karadeniz’in doğusunda bulunan bireyler, stagnatilis alttürüne ait gibi görünmektedir. Doğu Karadeniz’e ait herhangi bir örnek incelenmemiştir3. Bu bölgedeki popülasyonun stagnatilis ile Kafkasya’da yayılış gösteren kabardensis alttürleri arasında geçiş formlarını temsil etmesi muhtemeldir2. Bununla birlikte, bu iki form genellikle nominat grup içerisinde sınıflandırılmaktadır12. Palustris grubu içerisinde beş alttür tanımlanmış olsa da2, bu popülasyonlar arasındaki varyasyon son derece sınırlıdır ve neredeyse tamamen klinal yapıdadır13,14. Bu tür, geçmişte Parus cinsi altında sınıflandırılmıştır5,6.

Mavi Baştankara

Cyanistes caeruleus, Eurasian Blue Tit

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

Açık, yaprak döken ve karışık yaşlı ormanlarda, nehir kıyısındaki ağaçlık alanlarda, çalılıklarda, plantasyonlarda ve bağ-bahçelerde görülür. Daha çok yaşlı ağaçlık alanlar, meyve bahçeleri ve zeytinliklerde ürer. Kocaçay Deltası’nda en yoğun olarak nemli, sık alüvyal ormanında bulunurlar. Trakya’da 0–750 m, Karadeniz’de 100–1500 m, Akdeniz’de 500–1700 m (ve muhtemelen daha alçak rakımlarda) ve Doğu Anadolu’da 2000 m’ye kadar ürer. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da oldukça lokal yayılış gösterir; uygun habitatların bulunduğu pek çok bölgede ya hiç yoktur ya da şaşırtıcı şekilde nadirdir. Buna karşın, Fırat Nehri çevresindeki ağaçlık alanlarda yer yer seyrek sayılmayacak yoğunlukta bulunur.

Üreme dönemi dışında çevre alanlara yayılma eğilimindedir. Sonbaharda İstanbul Boğazı çevresindeki göç hareketi belirgindir. Kış döneminde iç göç yaşanmakta; bu dönemde parklar, şehirler ve üreme kaydının olmadığı birçok noktadan gözlemler yapılmaktadır.

Üreme

Yuvalama alanı: Kocaçay Deltası’nda 1993’te 31 hektarlık bir çalışmada hektar başına 0,81 çift kaydedilmiştir15. 1992’de Kızılırmak Deltası’nda yalnızca ağaçlık alanlarda gözlenmiştir16.
Yuvası: Ağaçlardaki deliklerde yuvalar. Bir zeytinlikte metal bir borunun içinde yuvaladığı da kaydedilmiştir17. Türkiye’de nasıl bir yuva yaptığına dair doğrudan bilgi yoktur. Diğer bölgelerde yosun ve ottan yapılmış, saç ve tüylerle astarlanmış kâse şeklinde bir yuva yaptığı bilinmektedir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 30 yuvaya ait verilere göre 1 yuvada 4 yumurta, 2 yuvada 6 yumurta, 5 yuvada 7 yumurta, 7 yuvada 8 yumurta, 4 yuvada 9 yumurta, 7 yuvada 10 yumurta, 3 yuvada 11 yumurta ve 1 yuvada 12 yumurta kaydedilmiştir.
Üreme dönemi: Beynam Ormanı’nda 1978–80 yıllarında yapılan çalışmalarda yuva yapımının 21–29 Nisan, ilk yumurtanın koyulmasının 4–9 Mayıs, yavruların çıkışının 20–29 Mayıs ve tüylenmenin 12–16 Haziran arasında gerçekleştiği belirlenmiştir. Aynı çalışmada ikinci kuluçka da gözlenmiş ve 39 yuvadan 32’si başarılı olmuştur1,8. MAR: 8 Haziran 1966’da Erdek’te ilk aile grupları kaydedilmiştir. EGE: 15 Mayıs 1951’de uçabilen yavruların bulunduğu bir yuva, yumurtlamanın nisan başında olduğunu göstermektedir18. AKD: 6 Mayıs 2001 ve 26 Nisan 2002’de Ağla’da ağaç içi yuvalarda kuluçkadaki erişkinler gözlenmiştir. KAD: 12 Temmuz 1974’te Yoncalık’ta tüylenmiş yavru, 10 Haziran 1975 ve 15 Haziran 1984’te Kızılırmak Deltası’nda aile grupları kaydedilmiştir19. 1992’de haziran başında yine Kızılırmak Deltası’nda nisan ortasında yumurtlandığını gösterir şekilde aile grupları gözlenmiştir16. 8–17 Haziran 1975’te İç Anadolu ve Karadeniz’in çeşitli noktalarında da aile grupları kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’deki popülasyonların tamamı nominat caeruleus grubuna dâhildir.2 ülkenin batı ve kuzeyinde görülen bireyleri caeruleus, doğu ve güneyde bulunan, batıda nominat grupla geçiş yapan bireyleri ise satunini olarak değerlendirmiştir.3 Trakya’daki kuşları caeruleus, Kuzey Anadolu’dakileri caeruleus ile satunini arasında, güneydekileri ise açıkça caeruleus ve persicus arasında özellikler gösteren bireyler olarak tanımlamıştır. Aynı çalışmada, Ege Bölgesi’nde calamensis alttürünün bulunabileceği ihtimali de öne sürülmüştür. Ancak yukarıda adı geçen formlara ait örnekler incelendiğinde, aralarındaki farklılıkların oldukça sınırlı olduğu ve büyük ölçüde klinal bir varyasyon gösterdiği söylenebilir. Her ne kadar persicus alttürünün Batı Avrupa popülasyonlarından belirgin şekilde farklı olduğu bazı yayınlarda vurgulanmışsa da20,21, ve persicus’un “iyi ayırt edilebilir” bir form olduğu öne sürülmüşse de22, bu farkların özellikle yayınlardaki renk tasvirlerinde aşırıya kaçılması nedeniyle abartılmış olabileceği düşünülmektedir. Tür, geçmişte Parus cinsi altında sınıflandırılmıştır5,6.

Büyük Baştankara

Parus major, Great Tit

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

İç Anadolu’nun orta kısımlarında ve Güneydoğu Anadolu’nun bazı kısımları ve aynı zamanda Doğu Anadolu’nun dağlık vadilerinde oldukça lokaldir. Uygun habitata sahip gibi görünen bazı bölgelerde ya şaşırtıcı derecede nadir görülür ya da hiç görülmez. Deniz seviyesinden ağaç sınırına kadar, daha çok vadilerde ve alçak yamaçlarda ürer. Ilgaz Dağları’nda 1700 m’ye, Uludağ’da ve Toroslar’da 2000 m’ye ve Doğu Anadolu’da 2300 m’ye kadar ürer.

Üreme dönemi dışında bir parça yayılma eğilimindedir. Sonbaharda Boğazlar’daki göçü belirgindir. Kış mevsiminde sulakalanların çevresi ve parklar gibi üreme kaydının olmadığı noktalar dâhil daha geniş bir alanda kaydedilir.

Üreme

Yuvalama alanı: Her tür ağaçlık alanda ürer. Yayılımı genellikle ağaçlarla ilişkilidir. Baltalık, zeytinlik, bahçeler, parklar, tarım alanları ve çalılıklarda da bulunur. Kocaçay Deltası’ndaki alüvyal ormanda 1993 yılında 31 hektarlık bir çalışma alanında hektar başına 1,16 çift kaydedilmiştir15.
Yuvası: Ağaç, bina ve duvarlardaki deliklere yuva yapar. Örneğin Sivrikaya’da bir duvardaki delikte, kök, ot, yün ve bir parça yosundan oluşan, ağırlıklı olarak saçla astarlanmış kâse şeklinde bir yuva kaydedilmiştir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 193 kuluçkaya ait verilere göre 1 yuvada 3 yumurta, 1 yuvada 4 yumurta, 11 yuvada 5 yumurta, 34 yuvada 6 yumurta, 53 yuvada 7 yumurta, 47 yuvada 8 yumurta, 28 yuvada 9 yumurta, 13 yuvada 10 yumurta, 3 yuvada 12 yumurta ve 1 yuvada 13 yumurta kaydedilmiştir. Ortalama yumurta sayısı 7,5’tir.Ortalama yumurta sayısı 7,5’tir.
Üreme dönemi: Mart başı ile mayıs başı arasında yumurta koyar. yavrular temmuz ayına kadar izlenebilir. Yılda en az iki kez kuluçkaya yatar. MAR: 17 Haziran 1975’te Bebek’te, 20 Mayıs 1966’da Uluabat’ta tüylenmiş yavrular gözlenmiş, yumurtlamanın nisan ortasında başladığı anlaşılmıştır. EGE: 22 Nisan 2002’de Altınkum yakınında, bir erişkinin yuvadan dışkı taşıdığı gözlenmiş; bu davranış yumurtlamanın mart sonunda başladığını göstermektedir. 19 Mayıs 1970’te Büyük Menderes Deltası’nda 10 Nisan’da yumurtladığı anlaşılan çiftler gözlenmiş, 3 Mayıs’ta mart sonu yumurtlamaya işaret eden genç bir birey kaydedilmiştir. AKD: 15 Nisan 1973’te Gazipaşa’da, 7 Mayıs 2004’te Uzuncaburç’ta ve 1 Mayıs 2005’te Kargıhanı’nda yavrular kaydedilmiş; bu kayıtlar ilk yumurtaların mart sonunda bırakıldığını göstermektedir. 15 Nisan 1973 ve 14 Haziran 1987’de Anamur ve Dalyan’da tüylenmiş yavrular görülmüş ve iki kez kuluçkaya yatıldığı düşünülmüştür23. KAD: Kızılırmak Deltası’nda 9 Haziran 1969 ve 27 Mayıs 1979’da yavrulu yuvalar, 10 Haziran 1975’te tüylenmiş yavrular kaydedilmiştir19. 2 Mayıs 1992’de birkaç yuva, haziranın ilk on gününde ise aile grupları gözlenmiştir16. 14 Haziran 2004’te Sivrikaya’da 25 Mayıs’ta yumurtlandığı anlaşılan beş yavrulu bir yuva, 10 Mayıs 2004’te İspir’de yumurtalı olduğu düşünülen iki yuva, 12 Haziran 2004’te iki aile grubu ve 13 Haziran 2004’te Sivrikaya’da bir aile grubu kaydedilmiştir. İÇA: Üreme nisan ortasında başlar24 ve tüylenmiş yavrular haziran boyunca gözlenebilir. 1978–1980 yıllarında Beynam Ormanı’nda yapılan çalışmada 1300–1500 m arasında yerleştirilen yuva kutularında 273 yuvadan 226’sı başarılı olmuştur. Ortalama ilk yumurta bırakma tarihi 7–8 Mayıs, yumurtadan çıkış 22–24 Mayıs ve tüylenme 13–17 Haziran’dır. Bırakılan 1922 yumurtanın %86,6’sı çatlamış, %83,6’sı tüylenmiştir. Ortalama yavru sayısı 5,9’dur (başarılı yuvalarda 7,1). Çiftlerin üç sezonda %12,5 ile %24,1’inin ikinci kez kuluçkaya yattığı saptanmıştır8. GDA: 4 ve 17 Mayıs ile haziran ayı boyunca gençler gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de ağırlıklı olarak major alttürü yayılış gösterir2,11. Geniş yayılışlı ve oldukça değişken bir taksondur.3,25 tarafından toplanan ve 72377 numaralı örneğin Viyana Doğa Tarihi Müzesi’ndeki incelemesine dayanarak, Güneybatı Ege’de daha küçük yapılı aphrodite alttürünün bulunabileceğinden şüphelenmiştir. Ayrıca, Toroslar’ın doğusundan toplanan iki örnekte Levanten kökenli terrasanctae alttürünün bazı özelliklerinin görülebileceğini belirtmiştir3. Ancak Tring Doğa Tarihi Müzesi’nde bulunan tüm Toros örnekleri major formundan belirgin bir farklılaşma göstermemektedir. Aynı şekilde, müzedeki diğer örneklerin incelenmesi sonucunda, terrasanctae alttürünün major’dan yalnızca zayıf düzeyde ayrıldığı görülmektedir13.

Çulhakuşu

Remiz pendulinus, Eurasian Penduline Tit

Lokal olarak yer yer çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

Üreme döneminde her zaman akarsuların ve kanalların kenarındaki ve özellikle bataklık alanlardaki söğütlere bağlı bir türdür. Çoğunlukla batıdaki alçak bölgelerde, ancak İç Anadolu’da 1000 m, Doğu Anadolu’da da 2000 m yüksekliğe kadar düzenli olarak bulunur. Şaşırtıcı şekilde Doğu Karadeniz Bölgesi’nde de ürememektedir. Doğu Anadolu’nun dağlık bölgeleri ve Güneydoğu’nun çoğunda bulunmaz. Marmara ve Ege’de bol, diğer bölgelerde nispeten lokaldir. Yarı göçmen olarak üreme dönemi dışında daha yaygındır.

Yıl boyunca düzenli olarak üreme bölgelerinde bulunur, ancak ürediği bilinmeyen alanlardan da kış kayıtlar vardır. Bu dönem biraz yayılma eğilimi gösterir26, muhtemelen göç alır ve hatta göç verir.

Üreme

Yuvalama alanı: Su kenarında ya da suya yakın alanlarda ürer. Genellikle akarsu kıyısındaki sazlara doğru eğilmiş ağaçlarda, kanallarda, göletlerde ve bataklıklardaki ağaçlarda yuvalar. Ara sıra sudan uzak ormanlık alanlarda da yuva yapar.
Yuvası: Söğüt, kavak, okaliptüs ve ılgınları tercih eder. Zeytin ağaçlarında da yuva yaptığı kaydedilmiştir. Yuva genellikle bir dalın ucunda, ince dalcıkların üzerinde yer alır ve yerden 5–9,2 m yüksektedir. Ancak ılgın gibi kısa ağaçlarda bu yükseklik çok daha düşüktür. 17 Mayıs 2007’de Side yakınlarında alçak ve dikenli bir çalıda bulunan bir yuva yerden yalnızca 0,6 m yükseklikteydi. 14 Mayıs 2007’de Akköy’de (Aydın), suyun olmadığı kuru bir mısır tarlası kenarındaki yalnız bir ağaçta yerden 2,5 m yükseklikte bir yuva bulunmuştur. Yuva kubbe şeklindedir, boru biçimli bir girişe sahiptir ve beyazımsı renktedir. Genellikle söğüt tozları gibi bitki havlarının çok sıkı dokunmasıyla keçe benzeri bir yapı oluşur ve bazı lifler de bunun içine örülür. Yuva yapımı yaklaşık iki hafta sürer.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 5–6 yumurta bıraktığı 5 yuvada kaydedilmiştir. Daha az sayıda yumurta içeren yuvalar henüz tamamlanmamış kuluçkalara aittir. Yavru sayısı bilinmemektedir.
Üreme dönemi: Türkiye’de nisan başından itibaren yuva yapımı kaydedilmiştir. MAR: 23 Nisan 1994’te birçok yuva kaydedilmiş15, 24–29 Mayıs 1967’de Manyas Gölü’nde, 16 Haziran 1998’de Uluabat Gölü’nde yuvalama gözlenmiştir17. Türkiye’de üreme sezonunun, ilk yavrularını yetiştirmiş bireylerin ikinci kez kuluçkaya yatması veya kayıpların telafisi nedeniyle uzayabildiği anlaşılmaktadır. EGE: En erken yuva yapımı 5 Nisan’da, en geç 1 Haziran’da kaydedilmiştir. 5 Mayıs 1951’de Efes’te bir yuvada altı yumurta, diğerinde dört yumurta sayılmıştır18. 23 Mayıs 1999’da Milet’te bir yuvada tek yumurta ve boş bir yuva bulunmuştur. 14 Mayıs 1899’da Milet’te yumurtalı birkaç yuva ile yumurtlamaya hazır boş yuvalar tespit edilmiştir27. Bafa Gölü’nde 14 Mayıs 1974’te yavrulu bir yuva, 28 Mayıs 1979’da28 ve 26 Haziran 1999’da uçan yavrular gözlenmiştir. AKD: 5 Mayıs 1964’te Çukurova’da beş yumurtalı bir yuva ve başka yuvalarda yeni bırakılmış yumurtalar bulunmuştur9. 24 Nisan 1967’de Antalya yakınlarında yuva yapımı, Dalyan’da ise 8 Nisan’da yuva yapımı gözlenmiştir. KAD: 11 Haziran 2004’te Gelinkaya’da geçen yıl kullanılan bir yuvanın 1 m yakınında yeni bir yuva bulunmuş ve içinde bir erişkin kuluçkada gözlenmiştir. 23 Haziran’da ise iki erişkinin yuvaya yiyecek taşıdığı görülmüştür. İÇA: Sultansazlığı’nda nisan sonundan haziran başına kadar, başka alanlarda mayısta birçok yuva yapımı kaydedilmiştir. En geç kayıt 2 Haziran 1974’te Ankara yakınlarında yarım yapılmış bir yuvadır. 2 Ağustos 1983’te Seyfe Gölü’nde tüylenmiş yavrular gözlenmiş ve yumurtlamanın haziran sonunda gerçekleştiği düşünülmüştür29. DOA: Mayısın ikinci haftasında yuva yapımı kaydedilmiştir. 20 Mayıs 1975’te Haçlı Gölü’nde henüz kuluçkaya yatılmamış iki yumurtalı bir yuva, 23 Mayıs’ta ise erişkinlerin yerleştiği iki yuva bulunmuştur. Temmuz başında Van’da bir aile grubu ve 6 Ağustos 1996’da üç yavru gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de nominat pendulinus alttürü yayılış gösterir. Roselaar (1995), İç ve Doğu Anadolu’daki bireyleri menzbieri alttürü olarak tanımlamıştır. Menzbieri alttürüne ait bazı bireyler oldukça soluk renklere ve belirsiz desenlere sahip olsa da, pendulinus ile menzbieri arasındaki farklar hem çok zayıf tanımlanmış hem de oldukça değişkendir. Bazı gözlemciler nominat pendulinus’un Aras Vadisi’nde, Ermenistan sınırında da bulunduğunu ileri sürmüştür. Bu nedenle menzbieri’nin nominat pendulinus’un bir sinonimi olarak değerlendirilmesi en doğru yaklaşımdır.

Bıyıklı Baştankara

Panurus biarmicus, Bearded Reedling

Yerli ya da yarı göçmen bir türdür.

Özellikle İç Anadolu’daki sulakalanlarda görülür. Ayrıca Marmara, Akdeniz ve Doğu Anadolu’da, özellikle Van Gölü Havzası’nda da popülasyonları bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde ise yalnızca Kızılırmak Deltası’nda kaydedilmiştir. İç Anadolu’daki sulakalanlarda, üreme sonrasında ağustos ve eylül aylarında binlerce birey gözlenebilir.

Üreme sonrası dönemde göçebe davranışlar sergilediğine dair bazı ipuçları vardır; ancak yeni alanları kolonize ettiğine dair doğrudan bir bulgu bulunmamaktadır. Kış mevsiminde tür daha geniş bir yayılış gösterir. Bu dönemde, düşük sayılarda da olsa Ege kıyılarında, Marmara Bölgesi’nin çeşitli alanlarında, Akdeniz ve İç Anadolu’da kaydedilir. İlkbaharda ise genellikle daha az sayıda gözlenir.

Üreme

Yuvalama alanı: Göller ve bataklıklardaki sazlık ve kamışlık alanlarda ürer. Sazların dibindeki sık vejetasyon içinde, yere yakın konumlarda yuvalanır.
Yuvası: Saz ve kamışların kuru yapraklarından, özellikle püsküllü uç kısımlardan yapılmış derin bir tas şeklindedir. Yuva çoğunlukla saz kümelerinin dibinde yer alır ve bitkisel malzemeyle astarlanır.
Yumurta sayısı: Türkiye’de bir yuvada 1 yumurta, iki yuvada 4 yumurta, üç yuvada 5 yumurta ve bir yuvada 6 yumurta kaydedilmiştir. 11 Mayıs 1987’de bir yuvada yaklaşık 3 günlük bir yavru ile birlikte yerde 4 yumurta bulunmuştur. 7 Mayıs 2006’da üç ayrı aile grubunda hepsi yeni tüylenmiş yavrular gözlenmiş ve yumurtlamanın 9 Nisan civarında gerçekleştiği anlaşılmıştır.
Üreme dönemi: Nisan sonu ve mayıs başında yumurtlama başlar, yavrular mayıs ortasından itibaren yuvadan çıkar. Türkiye genelinde ikinci kuluçka da yaygındır. MAR: 24 Haziran 1973’te Meriç Deltası’nda yiyecek taşıyan bir erişkin gözlenmiştir. EGE: 15 Mayıs 1950’de Marmara Gölü’nde birbirine oldukça yakın yedi yuva bulunmuş, 30 Mayıs 1951’de aynı yerde bir yumurtalı bir yuva kaydedilmiştir18. AKD: 21 Nisan 1996’da Göksu Deltası’nda iki gençle birlikte bir erişkin gözlenmiş ve yumurtlamanın 21 Mart civarında başladığı tahmin edilmiştir; Antakya’da 14 Mayıs 1953’te yuva yapımı kaydedilmiştir30. KAD. 24 Mayıs 1992’de Kızılırmak Deltası’nda yuva yapma davranışı gözlenmiş, popülasyon büyüklüğü 100–150 çift olarak tahmin edilmiştir16. İÇA: Ereğli Sazlığı’nda 9 Mayıs 1985’te yuva malzemesi taşıyan bir çift, 11 Mayıs 1987’de dört yumurtalı ve bir yavrulu bir yuva, 22–23 Haziran 1986’da iki aile grubu kaydedilmiştir. Eber Gölü’nde 18 Nisan 1967’de yuva malzemesi taşıyan bir erkek gözlenmiştir. Sultansazlığı’nda 1 Haziran 1999’da birkaç genç, 7 Mayıs 2006’da yeni tüylenmiş üç yavrulu üç aile grubu, 12 Mayıs 2006’da yeni ve boş bir yuva bulunmuştur. Kulu Gölü’nde 8–14 Mayıs 2005 tarihlerinde dört yuva ve her birinde bir yumurta kaydedilmiştir. Mogan Gölü’nde 15 Mayıs 2005’te üç yumurtalı bir yuva bulunmuştur.

Alttürler ve Sınıflandırma

Batı Türkiye’de, özellikle Marmara ve Ege bölgelerindeki popülasyonlar büyük olasılıkla nominat biarmicus alttürüne aittir. İç Anadolu ve Karadeniz bölgesindeki bireyler ise russicus olarak değerlendirilmiştir3. Roselaar, Van Gölü çevresindeki bireylerin de büyük olasılıkla aynı forma ait olduğunu belirtmektedir. Azerbaycan’daki kuşlar, farklı kaynaklara göre russicus12 veya nominat biarmicus31 olarak sınıflandırılırken, Ermenistan’daki bireylerin russicus olduğu kabul edilmiştir32. Hatay ilinde ise, Amik Gölü’nde tanımlanmış kosswigi alttürü bulunur. Ancak Amik Gölü’nün 1970’lerde tamamen kurutulmuş olması nedeniyle bu popülasyonun günümüzdeki durumu bilinmemektedir. Roselaar (1995), güneydeki deltalar, özellikle Çukurova ve Göksu Deltası’nda gözlenen bireylerin kosswigi formuna ait olabileceğini öne sürmektedir. Türün Göksu Deltası’nda ürediği kesin olarak belgelenmiştir33. Ayrıca, yakın dönemde Suriye’de de ürediği saptanmıştır34.

Tür, klinal varyasyon göstermektedir: güney ve batıdaki bireyler daha koyu ve canlı renkliyken, kuzey ve doğudakiler daha soluk renklidir. Bu varyasyonun yanı sıra, türün kolonizasyon yeteneği de önemlidir. Yeni alanlara yayılma ve geçmişte bulunduğu bölgelere yeniden yerleşme kapasitesi, bu türün dağılım dinamiklerinde belirleyici rol oynamaktadır. Sonuç olarak, Türkiye’de tanımlanmış olan kosswigi ve russicus alttürlerinin geçerliliği tartışmalıdır ve muhtemelen taksonomik olarak ayrı statülerde değerlendirilmemelidir.

İbibik Toygarı

Alaemon alaudipes, Greater Hoopoe-Lark

Yakın zamana kadar rastlantısal konuk olduğu düşünülürdü. Lokal olarak az sayıda yuvalayan bir yaz göçmenidir.

2021 yılından itibaren Ceylanpınar ve Birecik çevresinde üreme kayıtları alınmıştır. İlk kayıt 15 Ağustos 2021’de Şanlıurfa Gökçayır TİGEM sahasında 3 birey ile gerçekleştirilmiş olup gözlem Y. Durmuş, K. Erciyas ve S. Yılmaz tarafından yapılmıştır. Aynı alanda 19 Mayıs 2022’de D. Mitchell tarafından 2 birey, 22 Mayıs 2022’de Ç. Abbasoğlu, G. Güzelbey, M. Mahmutoğlu ve M. E. Tiryaki tarafından 9 birey, 2 Temmuz 2023’te V. Donbaloğlu, F. İzler ve M. E. Tiryaki tarafından 4 birey, 15 Temmuz 2023’te ise M. E. Tiryaki, T. Tozsin ve A. Yorulmaz tarafından 2 birey kaydedilmiştir. Ayrıca, 29 Haziran 2024’te Şanlıurfa’da kaydedilen bir alanda 3 birey O. Toy ve S. Yılmaz tarafından gözlenmiş, son kayıt 30 Haziran 2024’te yapılmıştır. Bu bölgedeki diğer bir gözlem, 23 Ağustos 2022’de Birecik’te 1 birey ile A. Demir tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bölgedeki tek başka kayıtlardan biri, 25 Nisan 2022’de Gaziantep Hancağız Barajı’nda G. Güzelbey tarafından kaydedilen 3 bireydir; bu bireyler ertesi gün, 26 Nisan 2022’de son kez gözlenmiştir.

Tür göç döneminde Doğu Akdeniz kıyılarında da görülmektedir. Türkiye için ilk kayıt 2 Mayıs 1997’de Göksu Deltası’nda gözlenmiş, birey detaylı biçimde tanımlanmıştır35. Bunu takiben, 26 Mart 2021’de Hatay Milleyha sahil şeridinde A. Atahan, M. Atahan ve E. Yoğurtçuoğlu tarafından 2 birey, 19 Nisan 2022’de yine aynı bölgede S. Bekir ve E. Yoğurtçuoğlu tarafından 5 birey kaydedilmiştir.

Üreme

Yuvalama alanı: Güneydoğu Anadolu’da, özellikle Şanlıurfa Ceylanpınar ve Birecik çevresindeki açık alanlarda ve tarım sahalarında ürediği düşünülmektedir.
Yuvası: Bilinmemektedir.
Yumurta sayısı: Bilinmemektedir.
Üreme dönemi: Mayıs ayında alanda bulunan bireyler, çiftleşme ve yuvalama davranışlarını düşündürmektedir. 22 Mayıs 2022’de 9 birey, 2 Temmuz 2023’te 4 birey ve 15 Temmuz 2023’te 2 bireyin gözlenmesi, türün mayıs-haziran başında yumurta bırakabileceğini ve temmuz başı ile ortasında yavrularla birlikte gözlenebileceğini düşündürmektedir. Bu bulgular, bölgede son yıllarda düzenli olarak ürediğini göstermektedir. GDA: 2021–2024 yılları arasında Şanlıurfa Ceylanpınar TİGEM sahasında ve Birecik’te birçok defa gözlenmiş; 29 Haziran ve 30 Haziran 2024’te de kaydedilmiştir. Gaziantep Hancağız Barajı’nda 25–26 Nisan 2022 tarihlerinde kısa süreli gözlemler üreme davranışı açısından zayıf bir kanıt sunmaktadır.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de görülen bireylerin büyük olasılıkla nominat alttüre ait olduğu düşünülmektedir.

Küçük Çöl Toygarı

Ammomanes cinctura, Bar-tailed Lark

Nadir yaz konuğu ve rastlantısal konuktur.

Son yıllarda Güneydoğu Anadolu’da uygun üreme alanlarında görülmesiyle türün statüsü değişmiştir. 21 Mayıs 2022’de Şanlıurfa Gökçayır TİGEM sahasında 6 birey Ç. Abbasoğlu tarafından gözlenmiş ve bu bireyler 11 Haziran 2022’ye kadar kaydedilmiştir. Aynı alanda 22 Mayıs 2022’de 10 birey Ç. Abbasoğlu, G. Güzelbey, M. Mahmutoğlu ve M. E. Tiryaki tarafından gözlenmiş ve son kayıt 30 Mayıs 2022’de yapılmıştır. Son olarak, 23 Ağustos 2022’de Şanlıurfa’da kaydedilen bir alanda 1 birey A. Demir tarafından gözlenmiştir.

Üreme alanı dışında, 6 Mayıs 2021’de İstanbul Riva Çayırları’nda 1 birey E. Cengiz, B. Hakarar ve M. Tuncer tarafından gözlenmiş, bu birey 11 Mayıs 2021’e kadar alanda kalmıştır. 23 Nisan 2022’de Hatay Milleyha sahil şeridinde 2 birey A. Atahan, M. Atahan, S. Bekir ve E. Yoğurtçuoğlu tarafından kaydedilmiş, son gözlem 24 Nisan 2022’dedir.

Türün Türkiye’deki ilk güvenilir kayıtları Göksu Deltası’ndan bildirilmiştir. Bunlardan ilki, 12 Mayıs 1987’de yapılan ve ayrıntılı biçimde tanımlanan bir gözlemdir; bu kayıt Danimarka Nadir Tür Komitesi tarafından da kabul edilmiştir36. Diğer iki gözlem, 27 Nisan 200037,38 ve 21 Mayıs 2005 tarihlerinde Akgöl’ün kuzeyindeki kuru tarlalarda gerçekleştirilmiş, ancak bu bireylere dair herhangi bir tanımlama yayımlanmamıştır. Güneydoğu Anadolu’dan bildirilen bazı eski kayıtlar ise Çöl Toygarı altında ele alınmış olup, muhtemelen bu türle karıştırılmış olabilir.

Üreme

Yuvalama alanı: Yakın dönemde Şanlıurfa’da uygun üreme habitatlarında gözlenmiştir. Ancak türün hangi mikrohabitatlarda yuvaladığına dair bilgi bulunmamaktadır.
Yuvası: Bilinmemektedir.
Yumurta sayısı: Bilinmemektedir.
Üreme dönemi: Mayıs ayında türün uygun habitatlarda uzun süreli gözlenmesi üreme ihtimalini güçlendirmektedir. Ancak doğrudan yuva ya da yavru gözlemi bulunmamaktadır. GDA: 21 Mayıs 2022’de Şanlıurfa Gökçayır TİGEM sahasında 6 birey, 22 Mayıs 2022’de aynı alanda 10 birey ve 30 Mayıs 2022’ye kadar devam eden gözlemler üreme dönemine denk gelmektedir. 23 Ağustos 2022’de yine Şanlıurfa’da 1 birey kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de arenicolor alttürünün bulunması beklenmektedir. Ayrıca, tür adının yazımında doğru formun kullanılması önemlidir39.

Çöl Toygarı

Ammomanes deserti, Desert Lark

Lokal yayılış gösteren ve muhtemelen yerli bir türdür.

Türkiye için ilk kayıt, Haziran 1983’te Birecik’in kuzeyindeki bir yaylada gözlenen 3 bireyle belgelenmiştir40,41. Aynı alanda yapılan gözlemlerde 15 bireye kadar sayılmış ve türün burada ürediği kanıtlanmıştır42. 1989’dan bu yana, bu alanın yaklaşık 15 km kuzeyinde yer alan benzer özellikteki başka bir habitatta da, düzenli olarak 5 birey gözlenmekte ve bu alanın da üreme açısından uygun olduğu düşünülmektedir.

Ekim ile şubat ayları arasında kaydı bulunmamasına rağmen, yıl boyunca aynı bölgelerde gözlenmiş olması nedeniyle yerli olduğu tahmin edilmektedir. 2 Haziran 2001’de Nusaybin’in kuzeydoğusunda bir birey kaydedilmiştir38. Bunun dışında, 6 Ağustos 1992’de Iğdır’ın 25 km batısında, Kars sınırları içinde bir bireyin gözlendiği iddia edilmiştir.

Üreme

Yuvalama alanı: 1984’ten bu yana Birecik’te, oyukların bulunduğu kurak ve büyük ölçüde çıplak taşlık bir yaylada ürediği birkaç kez teyit edilmiştir. Diğer yerlerde genellikle alçak bir kayanın ya da bitki kümesinin gizlediği bir çukurda yuva yapar.
Yuvası: Otlar ve diğer bitkisel malzemelerden kâse şeklinde yaptığı yuvasını daha ince malzemelerle kaplar ve açıkta kalan kısmın çevresini siper görevi görmesi için küçük taşlar ya da kuru toprak parçalarıyla örter.
Yumurta sayısı: Türkiye’de araştırılmamıştır. Diğer yerlerde genellikle 3–5 yumurta bırakır.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurtlama başlar, yavrular haziran ortasından itibaren görülür. Bazen yılda iki kez kuluçkaya yattığı da bilinmektedir. GDA: Birecik’te 31 Mayıs 1984’te iki erişkinin yeni tüylenmiş iki yavruyu beslemesi, yumurtlamanın mayıs başlarında olduğunu göstermektedir. 18 Haziran ve 17 Ağustos 1986’da her biri tek yavruyla birlikte olan erişkinler gözlenmiş, 10 Ağustos’ta ikisi genç olmak üzere yedi birey kaydedilmiştir. 6–7 Mayıs 1989’da dört erişkin ve iki genç gözlenmiş, bu gözlem yumurtlamanın 9 Nisan’dan daha geç olamayacağını göstermektedir. 28 Mayıs 1991’de tedirgin bireyler gözlenmiş, 14 Nisan 1996’da ise yuva yapımı kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Suriye’de görülen coxi alttürünün, Türkiye’de de bulunması muhtemeldir; ancak bugüne kadar ülkeden hiçbir tahnit örneği kaydedilmemiştir.

Orman Toygarı

Lullula arborea, Woodlark

Oldukça yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli ve yarı göçmen bir türdür.

Çoğunlukla tepelik ve dağlık alanlarda olmakla birlikte alçak arazilerde ve deniz seviyesindeki düzlüklerde yuvalar. Üreme döneminde genellikle 1100–2000 m arasındaki tepelik veya dağlık alanlarda bulunur. Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da 3000 metreye kadar yükselir3. Trakya ve Karadeniz Bölgesi’nde ise deniz seviyesine yakın, alçak rakımlı açık ormanlarda ya da çalılıklarda bulunur. Tipik olarak ardıç ya da diğer ibreli ağaçların oluşturduğu habitatları tercih eder.

Sonbahar ve kış aylarında sürü hâlinde görülür; orta sayılarda yaygındır ve küçük gruplar oluşturur. Ocak–Şubat 1972’de Büyük Menderes Deltası’nda birkaç yüz bireyden oluşan sürüler kaydedilmiştir43. Tür genellikle güney ve güneybatı bölgelerde kışlar; ara sıra Batı ve Orta Anadolu’daki diğer alanlarda da kaydedilmiştir. Sonbaharda göç eden bireyler olduğuna dair bazı kanıtlar vardır. Örneğin, 24 Eylül–25 Ekim 1966 tarihleri arasında İstanbul Boğazı’nda güneydoğu yönünde hareket eden 32 birey gözlenmiştir44. Bu dönemde Karadeniz kıyısında düzenli olarak rastlanabilir.

Üreme

Yuvalama alanı: Hem ibreli hem de yaprak döken orman açıklıklarında, özellikle alçak ve seyrek vejetasyonlu açıklıklarda, izole ağaçlı fundalıklarda, tek tük ağaçlı tarım alanlarında, seyrek çalılı yamaçlarda, çalılık ve ağaçlık kumullarda ve bazen de ağaçsız, alçak vejetasyonlu, çıplak yamaçlarda ürer. Kocaçay Deltası’ndaki kumullarda15, Uludağ’da yarı açık ya da açık tarım alanlarında ve ağaç sınırının hemen üstündeki dağ eteklerinde, seyrek ot kümelerinin bulunduğu küçük ağaçlı orman açıklıklarında45 ve 2200 metrede Nemrut Dağı (Bitlis) kraterindeki izole alçak çalılarda kaydedilmiştir.
Yuvası: Genellikle bir bitki kümesinin gizlediği yerde yuva yapar. Türkiye’de yuvası tanımlanmamıştır. Diğer yerlerde ot ve yosunlardan kâse şeklinde yaptığı yuvasını ince otlarla ve bazen biraz kılla kaplar.
Yumurta sayısı: Türkiye’de bir yuvada 4 yumurta kaydedilmiştir. Diğer yerlerde genellikle 3-4 yumurta bırakır.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurtlama başlar, yavrular haziran sonunda veya temmuz başında çıkar ve temmuz sonuna kadar yuvayı terk eder. Erişkinler çoğunlukla mart-temmuz arasında öter ve yılda iki kez ürediğini gösteren hiçbir kayıt yoktur (diğer yerlerde olağandır). MAR: 22 Nisan 1964’te Osmaneli yakınlarındaki bir yuvada yavrusunu besleyen bir dişi gözlenmiştir9. 14 Nisan 1990’da Kocaçay Deltası’ndaki kumullarda bir yuva bulunmuştur15. 18 Mayıs 1969’da Uludağ’da 1900 metrede yuva malzemesi taşıyan bir erişkin, 25–26 Haziran 1973’te Kösedere yakınlarında tüylenmiş yavru gözlenmiştir. EGE: 22 Haziran 1966’da Menemen yakınlarındaki tepelerde, dokuz bireyden oluşan, muhtemelen birden fazla aileden meydana gelen olağandışı büyük bir grup gözlenmiştir. 24 Nisan 2003’te Manisa ile Menemen arasında bir erişkin ve üç tüylenmiş yavru birlikte ürküp uçarak uzaklaşmıştır; bu kayıt yumurtlamanın 20 Mart’tan daha geç olmadığını göstermektedir. AKD: 10 Temmuz 1967’de Mut’ta iki genci besleyen iki erişkin kaydedilmiş, temmuz boyunca başka aile grupları da gözlenmiştir10. 18 Mayıs 1970’te Pozantı yakınlarında ardıç ormanında yavru besleyen erişkinler gözlenmiş, 25 Nisan 1973’te Akseki’de dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. KAR: Abant Gölü’nde 5 Haziran 1996’da ürediği kaydedilmiştir. İÇA: 4 Haziran 1969’da Yüksekova’da R. F. Porter, arazide yedi öten erkek kaydetmiştir. GDA: 4 Mayıs 1997’de Halfeti’de yuvada yavru besleyen bir çift ve iki gençle birlikte bir erişkin gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye genelinde pallida alttürü yayılış gösterir3.

Ak Kanatlı Toygar

Alauda leucoptera, White-winged Lark

Rastlantısal konuktur.

19. yüzyılı sonu ile 20. yüzyılın başlarında türün Türkiye’de, özellikle sonbahar ve kış aylarında nadir olmadığı düşünülmektedir46. Bu görüşü destekleyen bazı örnekler mevcuttur. İstanbul Yeşilköy’de (eski adıyla San Stefano) 5–6 Ocak 1894’te bir erkek ve bir dişi; Bakırköy’de (eski adıyla Makriköy) ise 29 Şubat 1896 ve 26 Aralık 1897 tarihlerinde iki erkek olmak üzere toplam dört birey toplanmıştır47. Bu örnekler, 1009–1012 kayıt numaralarıyla Sofya Ulusal Doğa Tarihi Müzesi’nde bulunmaktadır.

Ayrıca, 1 Ocak 1868’de Robson tarafından İstanbul Hasköy’de toplanan bir dişi örnek, 81.5.1.2283 kayıt numarasıyla Tring Doğa Tarihi Müzesi’nde yer almaktadır. Robson aynı gün aynı yerden ikinci bir erkek örnek daha toplamış, ancak bu birey Tring koleksiyonunda bulunamamıştır48. Robson’un Canon Tristram’a gönderdiği bir diğer erkek örnek ise T17881 kayıt numarasıyla Merseyside Ulusal Müzeler ve Galerileri’ne bağlı Liverpool Müzesi’nde saklanmaktadır. Etiket bilgilerinden, bu bireyin muhtemelen 23 Ocak 1865’te İstanbul’dan toplandığı anlaşılmaktadır. Tristram’a ait örneklerin her zaman doğru şekilde tekrar etiketlenmediği bilinmekte ve Tring koleksiyonundaki kayıp örneğin olası yok olma nedenleri tartışılmaktadır49.

Şubat 1871’de türün sıra dışı bir akını kaydedilmiştir. Robson, 17 Şubat’ta Hasköy’de bir erkek, 20 Şubat’ta Havanköy’de iki dişi, Pendik’te bir erkek, 20 Şubat’ta İzmit’te bir erkek ve 21 Şubat’ta yine İzmit’te iki erkek olmak üzere birçok birey toplamıştır. Bu bireylerin tamamı bugün Manchester Müzesi’nde BB0271–0277 kayıt numaralarıyla muhafaza edilmektedir. Ayrıca, 17 Şubat 1871’de Hasköy’de toplanan ancak günümüzde kayıp olduğu anlaşılan iki erkek örnek daha vardır50.

İstanbul yakınlarında türün son belgelenmiş kayıtlarından biri, 14 Ekim 1914’te Küçükçekmece’de vurulan iki bireydir51. Bu örnekler Robert Koleji koleksiyonuna alınmış, ancak 1996 yılı başlarına kadar yalnızca bir erkek örnek kalmıştır52,53.

Bu tarihsel kayıtlara ek olarak, daha yakın dönemde yayımlanmış ancak hiçbiri belgelenmemiş dört iddia bulunmaktadır: 18 Nisan 1965’te Gelibolu’da bir birey54, 1979 yılı eylül ayı sonunda Van’da en az 12 birey55, 24 Eylül 1981’de Çaldıran’ın kuzeyinde üç birey56 ve 20 Eylül 1986’da Kars’ın Arpaçay ilçesinin kuzeyinde bir birey57.

Üreme

Türkiye’de yuvalamaz.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.

Tarlakuşu

Alauda arvensis, Eurasian Skylark

Oldukça yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli ve kış göçmenidir.

İç ve Doğu Anadolu’da bol ve yaygın olarak ürer; diğer bölgelerde ise nispeten lokal ve düşük yoğunluktadır. 1000 ila 3000 metre arasındaki çok çeşitli açık alanlarda, yer yer ise üreme sezonunda daha düşük rakımlarda da bulunabilir. Karadeniz Bölgesi’nde, özellikle Kızılırmak Deltası’nda ürediği kaydedilmiştir.

Göç dönemlerinde tüm ülkede yaygın olarak gözlenir. İlkbahar göçü mart ayından nisan ortasına kadar sürer; sonbahar göçü ise eylül ortasından kasım başlarına kadar devam eder ve özellikle ekim ayının ikinci yarısında yoğundur. Örneğin, 5 Ekim–5 Kasım 1966 tarihleri arasında İstanbul Boğazı’ndan 200 birey geçmiş, en yüksek sayıya 25 Ekim’de ulaşılmıştır.

Batı ve Orta Anadolu’nun alçak alanları ile kıyı bölgelerinde az ya da orta sayılarda kışlar. Ancak bazı yıllarda istisnai yüksek sayılar kaydedilmiştir; örneğin 3 Ocak 1969’da Meriç Deltası’nda 5000–10.000 birey gözlenmiştir58. İç Anadolu’da kışlayan birey sayısı, hava koşullarının sertliğine göre değişiklik gösterebilir. Güneydoğu Anadolu’da ise genellikle az sayıda kışlar.

Üreme

Yuvalama alanı: Ağaçsız açık alanlarda, tepelik otlaklarda, çayırlarda, bataklıklarda ve göl kenarlarında ürer. Sürülmüş alanlar da dâhil olmak üzere tarlalarda, bazen kayalık yamaçlarda ve Doğu Anadolu’da yüksek rakımlı çayırlarda da bulunur.
Yuvası: Yerde, genellikle bir bitki kümesinin gizlediği bir çukurda yuva yapar. Otlardan kâse şeklinde yaptığı yuvayı daha ince otlarla kaplar.
Yumurta sayısı: Türkiye’de bir yuvada 3 yumurta, bir yuvada 4 yumurta kaydedilmiştir.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurtlama başlar, yavrular haziran sonunda veya temmuz başında çıkar ve temmuz sonuna kadar yuvayı terk eder. Diğer yerlerde olduğu gibi Türkiye’de de muhtemelen iki kez kuluçkaya yatar, ancak kesin sonuçlara varmak için eldeki veriler çok azdır. MAR: 5 Haziran 1966’da Manyas Gölü’nde yiyecek taşıyan bir erişkin gözlenmiştir. EGE: 17 Mayıs 2004’te Bolluk Gölü’nde alçak bir adada üç yumurtalı bir yuva bulunmuştur. AKD: 7 Mayıs 1967’de Sultandağları’nda yiyecek taşıyan bir erişkin gözlenmiştir. KAR: 8 Haziran 1992’de Kızılırmak Deltası’nda yiyecek taşıyan erişkinler görülmüş16; 9 Haziran 1977’de Ilgaz yakınlarında ve 29 Haziran 1977’de Gerede yakınlarında kaydedilmiştir59. İÇA: 13 Mayıs 1993’te Seyfe Gölü’nde dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. 24 Nisan 2004’te Hasan Dağ’da yuva yapımı gözlenmiştir. 14 Haziran 1977’de Kurbağa Gölü’nde bazıları yiyecek taşıyan ve uyarı sesi çıkaran, en az 25 öten erkek ve çift görülmüş ve 21 Haziran 1977’de Eşmekaya’da yumurtlamanın mayıs sonlarında olduğunu gösterecek şekilde tüylenmiş yavrusunu besleyen bir erişkin kaydedilmiştir59. DOA: 23 Haziran 1968’de Erçek Gölü’nde üç yuva bulunmuştur, ancak ayrıntılı bilgi yoktur60.

Alttürler ve Sınıflandırma

Alttürlerin durumu Türkiye’nin birçok bölgesinde net değildir. İç Anadolu’ya ait bir örnek, morfolojik ölçümler açısından armenica ve cantarella alttürleri arasında yer almakta, ancak tüy örtüsü özellikleri bakımından cantarella alttürüne daha yakın görünmektedir3. Bulgaristan ve Yunanistan’da yayılış gösteren cantarella alttürünün Batı Anadolu’da üremesi muhtemel olsa da, Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu’nun büyük bölümünde gözlenen bireylerin hangi alttüre ait olduğu belirsizliğini korumaktadır. Doğu Anadolu’nun uç kesimlerinde armenica alttürü bulunur. Ağrı, Erzurum ve Kars’tan elde edilen örnekler, tüy örtüsünün rengi ve gaga büyüklüğü açısından en çok Kafkaslar ve Doğu Avrupa’da yayılış gösteren cantarella’ya benzemektedir. Ancak bu bireyler daha uzun kanatlara sahiptir. Kış döneminde ise Türkiye’de, Orta ve Kuzey Avrupa’dan gelen arvensis ile Volga bozkırları ve Kazakistan kökenli olması beklenen dulcivox alttürleri gözlenebilir3.

Küçük Tarlakuşu

Alauda gulgula, Oriental Skylark

Rastlantısal türdür.

1 birey “Milleyha ve sahil şeridi” alanında (Hatay) 11 Mart 18 tarihinde A. Atahan, M. Atahan, A. Ilbeyi tarafından kaydedildi.

Üreme

Türkiye’de üremez. Yayılış alanı Orta Asya, Hint Yarımadası, Çinhindi ve çevresidir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de herhangi bir alttür ayrımı yapılmamıştır, ancak en yakın popülasyon Orta Asya’da yayılış gösteren inconspicua alttürü olduğundan, Türkiye’de gözlenen bireylerin bu alttüre ait olması muhtemeldir.

Tepeli Toygar

Galerida cristata, Crested Lark

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

2000 metreye kadar olan alçak ve orta rakımlı bölgelerde, çok çeşitli habitatlarda yayılış gösterir. Sayıca çoktur, örneğin, 1992 ilkbaharında Kızılırmak Deltası’nda gerçekleştirilen az sayıdaki üreyen kuş araştırmalarından birinde 500–1000 çiftin ürediği tahmin edilmiştir16. Doğu Anadolu’nun uç kesimlerinde ise seyrek olarak görülür. Doğu Karadeniz Bölgesi’nde tür ya çok nadirdir ya da hiç bulunmaz. Sonbahar ve kış dönemlerinde, diğer toygar türlerine kıyasla daha az sürü oluşturur.

Üreme

Yuvalama alanı: Kurak çayırlar, çorak tarlalar, kumullar, daha kurak ve tuzcul bataklıklar, kıraç yamaçlar ve bozkırlar olmak üzere genellikle seyrek ve alçak bitkilerin bulunduğu açık alanlarda ürer. Ayrıca, çıplak arazilerdeki seyrek çalıların içinde, yol kenarlarında ve tarlaların yanındaki çöplüklerde de yuvalanır. 22 Nisan 2004’te Tuz Gölü’nde, kıyıdan 10 km mesafedeki alçak bir adada üreme alanı tutmuş bir çift kaydedilmiştir.
Yuvası: Genellikle kendisinin kazdığı bir çukurda, kuru otlar ve diğer bitkisel malzemelerle yaptığı yuvasını ince otlar ve kıllarla kaplar.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 7 yuvada 3 yumurta, 10 yuvada 4 yumurta, 11 yuvada 5 yumurta ve 1 yuvada 6 yumurta kaydedilmiştir. 1-2 yumurtalı yuvaların tamamlanmamış olduğu düşünülmektedir. İki yuvada 3 yavru, beş yuvada 4 yavru sayılmıştır.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurtlama ve haziran sonunda yavrulama gerçekleşir. Ancak Türkiye’de iki kez kuluçkaya yatıldığı düşünülmektedir çünkü hem nisan hem de haziran sonunda yumurtalı yuvalar kaydedilmiş, temmuza kadar da yavrular gözlenmiştir. MAR: 20 Nisan 1964’te Bulgaristan sınırında dört yumurtalı bir yuva kaydedilmiştir (Warncke 1964–65). EGE: 22–24 Nisan 2002’de Altınkum’da (Aydın) ikiden altıya kadar yumurtalı dört yuva ve 5 Mayıs 1992’deki bir gözlem, yumurtlamanın 23 Nisan’da başladığını göstermektedir. AKD: 23 Mart 1987’de Çukurova’da dört yumurtalı bir yuva kaydedilmiştir61. KAD. Mayıs sonunda Kızılırmak Deltası’nda yumurtlamanın mayıs başında olduğunu gösterecek şekilde yavrulu bir yuva kaydedilmiştir16. İÇA: 10 Nisan 1970’te Karapınar’da, yumurtaları henüz tamamlanmamış bir yuvada bir yumurta bulunmuştur18. GDA: Birecik’te üç yavrulu bir yuva kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Bu türde oldukça karmaşık bir taksonomik durum söz konusudur3,62. İstanbul Boğazı’ndan Gürcistan sınırına kadar uzanan Kuzey Anadolu boyunca caucasica, Trakya, Ege ve Akdeniz kıyı şeridi boyunca Çukurova Deltası’na kadar Toroslar’ın eteklerinde ise meridionalis, İç ve Doğu Anadolu’da batıda Kütahya ile Elmalı’dan doğuda Van Gölü ve İran sınırına kadar yayılış gösteren endemik subtaurica, güneyde Ceylanpınar çevresinde bulunan (yanlışlıkla Adana civarında da bulunduğu iddia edilmiş olan) zion63 alttürleri tanımlanmıştır.

Güneydoğu Anadolu’da Gaziantep, Birecik, Urfa ve Elazığ çevresindeki bireyler, morfolojik açıdan zion ile subtaurica arasında yer almakta olup weigoldi olarak adlandırılmıştır. Hatay’a komşu bölgeler ile kuzeyde Haruniye ve Osmaniye’den alınan örnekler incelendiğinde, bu bireylerin meridionalis ile cinnamomina (yayılışı Lübnan kıyıları ve kuzeybatı İsrail ile sınırlıdır) ya da meridionalis ile zion arasında geçiş formunda olduğu düşünülmektedir3. Kuzey Anadolu Dağları ve Toroslar’da tanımlanan ankarae alttürü ise, günümüzde subtaurica’nın bir sinonimi olarak değerlendirilmektedir.

Tür içindeki varyasyon, özellikle alt ve üst kısımların zemin renginde, genel boyutlarda, gaga yapısında, sırttaki beneklenmenin yoğunluğunda ve göğüsteki çizgilenmenin biçimi ile büyüklüğünde kendini göstermektedir. Toprak tipi, iklim, bireysel farklılıklar, tüylerin yıpranması ve ağarması gibi çevresel ve bireysel etkenler, bu varyasyonun açıklanmasında önemli rol oynar. Bu nedenle tür içinde geçerli ve genel bir sınıflama yapmak oldukça güçtür.

Bölgesel varyasyonların tümünü tanımlamak isteyen bir yaklaşım, yüzlerce alttür adlandırmasını gerektirebilir3. Her ne kadar3,62 tarafından önerilen varyasyon tanımlamaları ve yayılış haritaları büyük ölçüde kabul görse de, bu kadar muğlak ve küçük farklılıkların taksonomik anlamda tanınması tartışmalıdır. Nitekim, Doğu Akdeniz’deki bireyler üzerine yapılan vokalizasyon ve DNA analizleri de bu görüşü desteklemektedir. Avrupa, Batı Asya, Kuzeydoğu Afrika ve Kuzeybatı Fas’taki popülasyonların, tek bir monofiletik klad olan cristata içinde değerlendirilmesi önerilmektedir64.

Kulaklı Toygar

Eremophila alpestris, Horned Lark

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli bir türdür.

Akdeniz ve İç Anadolu’da 700 m’nin üzerinde, Toroslar’da 1500-3150 m’de ve Doğu Anadolu’da 1000-4500 m’deki kayalık ve otlak yamaçlarda yaygın ve bol olarak görülür. Yerli olsa da özellikle Doğu Anadolu’da irtifa göçmenidir. Üreme döneminde genellikle orta ve yüksek rakımlar arasında, bulunur. Ege’de sadece Bozdağ’da (İzmir), Marmara’da sadece Uludağ’da ürer. İç Anadolu’da kış aylarında daha alçak yerlere iner ve daha yaygın olarak görülür, sıklıkla ekilmiş bozkır arazisini kullanır. Sonbahar sonlarında ve kışın birkaç bine bile ulaşabilen büyük sürüler oluşturur. Normal koşullarda yüksekte kışlayabilir, Ocak 1995’te Toroslar’ın güneyinde kar çizgisi üzerinde 2100 m’de kaydedilmiştir65. Kış ortasındaki soğuk hava hareketleri sonrasında Karadeniz Bölgesi’nde de kaydedilmiştir66. Marmara gölleri gibi üreme bölgesinden uzakta gözlenebilir, Kilyos’tan (İstanbul) birkaç kaydı vardır67.

Üreme

Yuvalama alanı: Kayalık veya otlarla kaplı çıplak yamaçlarda, çoğunlukla sadece seyrek otların bulunduğu taşlık alanlarda ürer. Genellikle 2000 metrenin üzerinde, ağaç sınırının üzerindeki alpin bitki örtüsünde yuvalar. Ayrıca çok taşlı çöl habitatlarında ve Karadeniz Bölgesi’nde, Kurşunlu’da 1100 metredeki terk edilmiş kayalık alanlarda da ürediği bildirilmiştir59.
Yuvası: Genellikle bodur bir çalının, ot kümesinin ya da alçak bir kayanın yanında, yere kazılmış bir çukurda yuva yapar. Yuvayı kuru ot ve bitki saplarıyla inşa eder, içini kıl ve ince otlarla döşer.
Yumurta sayısı: Genellikle 2–4 yumurta bırakır. İki yuvada 2 yumurta, beş yuvada 3 yumurta, üç yuvada 4 yumurta ve bir yuvada 5 yumurta kaydedilmiştir. İki yuvada 2 yavru, üç yuvada 3 yavru ve iki yuvada 4 yavru sayılmıştır.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurta bırakır, yavrular haziran sonunda veya temmuz başında yumurtadan çıkar ve yavrular ağustos sonuna kadar yuvayı terk eder. Üreme tarihlerinin geniş bir aralıkta olması, Türkiye’de de yılda iki kez kuluçkaya yatıldığını düşündürmektedir. MAR: 29 Mayıs 1988’de Uludağ’da yiyecek taşıyan bir erişkin, 20 Haziran 1959’da dört kırık yumurta bulunan bir yuva ve 1 Temmuz 1981’de dört yavrulu bir çift kaydedilmiştir. AKD: 15 Mayıs 1970’te Aladağ’da tüylenmiş bir yavru gözlenmiş, bu kayıt yumurtlamanın nisan ortasında olduğunu göstermektedir. 9 Mayıs 1951’de Karanfil Dağı’nda yuva yapımı gözlenmiş, 4 Mayıs 1989’da Demirkazık’ta dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. Daha geç tarihli gözlemler şunlardır: 7 Haziran 1998’de üç yumurtalı bir yuva, 12 Haziran 1993’te yumurtaları tamamlanmamış bir yumurtalı yuva, 19 Haziran 1990’da dört yumurtalı yuvalar ve 18 Temmuz 1986’da bir genç ile 10 Ağustos 1988’de iki aile gözlenmiştir. KAR: 23 Nisan 1966’da Abant yakınlarında bir yuva bulunmuştur (detay verilmemiştir). Haziran 1977’de Kurşunlu’da Schubert birkaç yuva kaydetmiştir: 9 Haziran’da altı günlük üç yavrulu bir yuva, 10 Haziran’da tüylenmiş iki yavrulu bir yuva, bir yumurtalı iki yuva ve 11 Haziran’da üç yumurtalı bir yuva bulunmuş, aynı gün yuva yapımı ve tüylenmiş yavruları olan bir çift gözlenmiştir. Ayrıca 30 Haziran 1977’de Gerede yakınlarında ilk yumurtası o gün bırakılmış bir yuva bulunmuştur. Sivrikaya’da 2800 metrenin üzerindeki kayalık ve otluk yamaçlarda yuvalayan birkaç çift kaydedilmiştir. 13–14 Haziran 2004’te her biri üç yumurtalı üç yuva ve iki yumurtalı bir yuva bulunmuştur; bu yuvalardan ikisi yalnızca 50 metre mesafededir. 27 Temmuz 1986’da Sivrikaya’da gençlerini besleyen iki erişkin ve 15 Haziran 1975’te Kopdağı Geçidi’nde yavrularını besleyen bir çift gözlenmiştir. İÇA: 24 Nisan 2004’te Hasan Dağ’da iki yumurtalı bir yuva bulunmuş, 25 Mayıs 1992’de üç yumurta ve yeni çıkmış bir yavru içeren bir yuva ve 4 Haziran’da tüylenmiş yavru gözlenmiştir. Aynı tarihte yakındaki başka bir çift yavrularını beslerken gözlenmiş, yumurtlamanın 7 Mayıs civarında olduğunu göstermiştir. 23 Mayıs 1970’te Niğde yakınlarında gözlenen tüylenmiş yavru yumurtlamanın nisan sonunda gerçekleştiğine işaret eder. 10 Haziran 1971’de Erciyes Dağı’nda üç yavrulu bir yuva, 19 Haziran 1996’da Karadağ’da tüylenmiş bir yavru görülmüştür. 17 Haziran 1977’de Göreme ve Yeşilhisar arasında yavrularını besleyen 12 çift, 16 Haziran 1977’de Erciyes Dağı’nda üç çift kaydedilmiştir59. DOA: 31 Mayıs–4 Haziran 1969’da Görentaş’ın batısındaki Cilo Dağları’nda 2100–3200 metre aralığında, bazıları yiyecek taşıyan en az 50 çift ve 31 Mayıs’ta tüylenmiş bir yavru kaydedilmiştir. 3 Haziran 1984’te Başkale’de beş yumurtalı bir yuva, 7 Haziran 2001’de Balık Gölü yakınlarında dört günlük dört yavrulu bir yuva ve 27 Haziran 2004’te Doğubeyazıt yakınlarında üç tüylenmiş yavrulu bir yuva bulunmuştur. 8–16 Haziran tarihleri arasında Nemrut Dağı’nda beş defa tüylenmiş yavru gözlenmiş, yumurtlamanın mayıs ortasında gerçekleştiğini göstermektedir. 7 Mayıs 2004’te Erçek Gölü’nde gözlenen yeni tüylenmiş yavru ise yumurtlamanın 10 Nisan civarında olduğunu göstermektedir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de penicillata alttürü yayılış gösterir. Bu alttür, nominat formdan yanaklardaki siyah bölgenin göğüs üzerindeki siyahlıkla birleşmesiyle ayırt edilir.3, 1876 yılında Danford tarafından Niğde’nin Bereketli köyünde toplanan bir tip örneğe dayanarak, Uludağ, Elmadağ ve Toroslar’daki bazı lokalitelerde endemik olduğu öne sürülen kumerloevei alttürünü tanımlamıştır. Aynı çalışmada, Doğu Anadolu’da görülen bireyler ise penicillata alttürüne atanmıştır3. Tanımlayıcı karakterleri hem yetersiz biçimde açıklanmış hem de doğal varyasyon sınırları içinde değerlendirilebilecek düzeydedir68. Penicillata ile olan morfolojik örtüşmenin derecesi ve Roselaar’ın (1995) oldukça ayrıntılı şekilde tarif ettiği üst kısımlardaki renk ve desen farklılıkları, yeterli düzeyde ayrışma göstermemektedir. Arazi ve müze çalışmaları, özellikle yüz desenleri ve renklenme gibi bazı karakterlerin klinal varyasyon sergilediğini ortaya koymuştur. Bu nedenle, kumerloevei büyük olasılıkla penicillata alttürünün sinonimi olarak değerlendirilmelidir. Öte yandan, kumerloevei tanımlanmadan önce İç Anadolu’daki bireyler balcanica alttürüne ait olarak sınıflandırılmıştır52.

Çöl Kulaklı Toygarı

Eremophila bilopha, Temminck’s Lark

Rastlantısal türdür.

1 birey “Milleyha ve sahil şeridi” alanında (Hatay) 23 Nisan 22 tarihinde S. Bekir, E. Yogurtcuoglu tarafından kaydedildi. Son görülme: 24 Nisan 22.

Üreme

Türkiye’de üremez. Sahra Çölü’nün kuzey sınırı boyunca ve Arabistan yarımadasının kuzeyinde yayılış gösterir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.

Bozkır Toygarı

Calandrella brachydactyla, Greater Short-toed Lark

Yaygın olarak çok sayıda bulunan bir yaz göçmeni ve geçit türüdür.

Bozkırlar, yarı bozkırlar ve kuru, çıplak tarım alanlarında ürer. Deniz seviyesinden en az 2000 metreye kadar olan alanlarda yuvalama görülür. En yoğun olarak İç ve Güneydoğu Anadolu’da bulunur. Karadeniz Bölgesi’nde ise büyük ölçüde yoktur. Nisan ayının ikinci yarısından itibaren üreme alanlarına ulaşır.

Göç dönemlerinde çok sayıda gözükür. Güney kıyılarına ve batıya mart ortasında, diğer bölgelere mart sonu ile nisan başında varır. Kuzeye göç en azından mayıs başına kadar sürer. Sonbahar göçü ağustos ortasında başlar; çoğunlukla ekim ortasında bölgeden ayrılır ve en geç kasım ayında Akdeniz kıyılarından da çekilmiş olur. Göç sırasında Karadeniz Bölgesi’nde düzenli olarak görülür. Örneğin, Eylül 1968 başında Tuz Gölü çevresinde güneye doğru hareket eden yaklaşık 10.000 birey sayılmıştır58.

Üreme

Yuvalama alanı: Kuru, çıplak bozkırlarda, ekili alanlarda, tarla sınırlarında ve kıyısal tuzcul bataklıklarda ürer. Özellikle İç Anadolu (Tuz Gölü), Akdeniz (Çukurova) ve Ege’nin bazı bölgelerinde uygun habitatlarda birkaç çift gevşek birlikler halinde yuvalanır.
Yuvası: Yerdeki bir çukurda yuva yapar. Kuru otlar ve köklerden yaptığı derin kâse şeklindeki yuvasını hav tüyleri, kıl ve yünle kaplar. Yuva genellikle alçak bir çalının altında ya da bir kayanın yanında bulunur.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 10 yuvada 3 yumurta ve 6 yuvada 4 yumurta kaydedilmiştir.
Üreme dönemi: Yumurtlama genellikle nisan sonunda başlar ve mayıs boyunca devam eder. En erken yavru gözlemi 20 Mayıs 1970’tedir. Yumurtlamanın en erken 22 Nisan’da başladığı tahmin edilmektedir. Haziran sonunda görülen yavrular ikinci kuluçkaya işaret edebilir. MAR: 24 Haziran 1973’te Kavak’ta yiyecek taşıyan bir erişkin ve 2 Haziran 1967’de Uluabat Gölü’nde tüylenmiş bir yavru gözlenmiştir. EGE: En erken üreme kaydı, 19 Mayıs 1970’te Bafa Gölü’nde tüylenmiş yavruları olan dört çifttir ve bu gözlem, yumurtlamanın 22 Nisan’da başladığını göstermektedir. İÇA: En geç yumurtalı yuva kaydı 19 Haziran 1973’te ve yeni yumurtadan çıkmış yavru kaydı ise 25 Haziran 1992’dedir. Bu kayıtlar büyük olasılıkla ikinci üreme denemesidir. GDA: Üç yumurtalı bir yuva 6 Mayıs 1970’te Akçakale’de, yuvada tam olarak gelişmiş yavrular 4 Haziran 1993’te Birecik’te ve tüylenmiş bir genç 16 Haziran 1996’da Nemrut Dağı’nda kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de dört alttür tanımlanmıştır3. Trakya ve muhtemelen kıyı Ege’de nominat brachydactyla alttürü yayılış gösterir; ancak kıyı Ege’de ilkbaharda bu alttürün varlığı kesin değildir. Doğu Anadolu’dan başlayarak İç Anadolu’da Eskişehir’e kadar ve Burdur havzasında artemisiana, Amik Gölü çevresinde bölgeye endemik woltersi, Şanlıurfa ve Suriye sınırında ise hermonensis alttürü bulunur. Nominat brachydactyla’ya ait tüm örnekler, zamanla sinonimi olduğu kabul edilen longipennis olarak tanımlanmıştır.

Popülasyonlar birkaç alttürün özelliklerini taşıdığından ya da yüksek derecede bireysel varyasyon gösterdiğinden, birçok bölgede alttürlerin sınırları belirsizdir. Birecik ve Gaziantep’te gözlenen bireyler, açıkça hermonensis ile woltersi arasında geçiş formundadır. Akdeniz bölgesinde, Silifke’den başlayarak doğuda Kahramanmaraş’a, kuzeyde Kayseri’ye ve batıda Beyşehir yakınlarına kadar olan bireyler ise artemisiana alttürüne en yakın olanlardır; bu bireyler daha koyu tarçın rengi üst parçaları ve daha kısa gagalarıyla ayırt edilir. Güneydoğu Anadolu’da, Diyarbakır ve Siirt’ten batıda Siverek’e kadar gözlenen bireyler, hermonensis ya da woltersi ile artemisiana arasında özellikler göstermektedir.

Roselaar (1995), daha fazla örnek ve daha kapsamlı tüy örtüsü incelemelerine dayanarak bu coğrafi varyasyonu detaylı biçimde tanımlamıştır. Ancak, tanımladığı varyasyon düzeyi bize yeterince ikna edici gelmemektedir. Özellikle woltersi gibi bazı alttürleri temsil eden örneklere erişilememiştir. Bu kadar küçük varyasyonları taksonomik olarak tanımlamaya çalışmak, eldeki verilerle anlamlı bir katkı sağlamayabilir.

Küçük Boğmaklı Toygar

Melanocorypha bimaculata, Bimaculated Lark

Nispeten yaygın ve lokal olarak çok sayıda bulunan bir yaz göçmenidir.

Orta ve yüksek rakımlarda, özellikle taşlık yamaçlarda, bozkır ve yarı bozkırlarda, ayrıca ekili tarlalarda yuva yapar. Güneydoğu Anadolu’da, üreme döneminde genellikle 1500–3000 m arasında bulunur; nadiren 400 m’nin altına iner. İki türün alan tercihi incelendiğinde, Küçük Boğmaklı Toygar genellikle daha yüksek, kurak, taşlı ve eğimli arazileri tercih ederken; Boğmaklı Toygar daha çok taban arazilerde, alçak bölgelerde ve yoğun tarım alanlarında bulunur69. Karadeniz Bölgesi’ndeki uygun üreme alanlarında da birkaç kez kaydedilmiştir.

İlkbahar göçünde mart ortasından itibaren görülmeye başlar; asıl geliş nisan ortasında olur ve geçiş mayıs ortasına kadar sürer. Sonbahar göçü ağustos başında başlar, bireylerin çoğu ekim ortasına kadar bölgeden ayrılır; kasımın üçüncü haftasına kadar gözlenen bireyler olmuştur. Göç döneminde, 250 bireye kadar ulaşan sürüler yaygındır. Eylül 1974’te Konya Hotamış’ta istisnai olarak 2800 bireyden oluşan bir sürü kaydedilmiştir70.

Üreme

Yuvalama alanı: Çıplak, taşlık ve seyrek bitkili arazilerde, taşlık kurak tepelerde ve kabaca sürülmüş arazilerde ürer.
Yuvası: Yerdeki bir çukurda yuva yapar. Yuva ot ve bitkisel malzemeyle kaplanır, açıkta kalır ya da kısmen bir taş veya bitki kümesiyle korunur.
Yumurta sayısı: Türkiye’de bir yuvada 3 yumurta, dört yuvada 4 yumurta ve bir yuvada yaklaşık 2 günlük 1 yavru kaydedilmiştir. Ayrıca, bir yuvada 3 günlük 4 yavru ve başka bir yuvada 2 günlük 1 yavru kaydedilmiştir.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumurtlar, yavrular haziran ortasından itibaren çıkar ve haziran sonu ile temmuz başında yuvadan ayrılır. 21 Mayıs’ta kaydedilen bir tüylenmiş yavru, bazı bireylerin nisan sonunda da yumurtladığını göstermektedir. İkinci kuluçka olasılığı düşüktür ancak başarısız ilk denemelerin ardından ikinci girişimler olabilir. İÇA: 24 Nisan 2004’te Hasan Dağ’da kur davranışları ve eşlerin birbirini beslemesi gözlenmiştir. Mayıs sonlarında üç yuvada, 10 Haziran’da ise bir yuvada yuva yapımı kaydedilmiştir. Mayıs sonu ile haziran arasında 6 yuvada yumurta bulunmuştur; en erken yumurtlama tarihi 26 Mayıs’tır71. 5 Temmuz 1970’te Ankara yakınlarında bulunan 4 yumurtalı bir yuva, ikinci kuluçkadan çok ilk kuluçkanın tekrarlanan bir denemesine işaret etmektedir. 18 Haziran 1992’de Hasan Dağ’daki bir yuvada bulunan yaklaşık 2 günlük bir yavru, ilk yumurtlamanın 1 Haziran’da gerçekleştiğini göstermektedir. Karapınar yakınlarında, 9 Mayıs 2006’da 4 yumurtalı bir yuva ve 8 Haziran 2006’da yaklaşık 3 günlük 4 yavru kaydedilmiştir. Yeni tüylenmiş yavrular genellikle haziran sonunda görülür. Ancak, 21 Mayıs 1998 tarihli bir gözlem, yumurtlamanın nisan sonunda başlamış olabileceğine işaret etmektedir. DOA: 14 Haziran 1968’de Erçek Gölü’nde 4 yumurtalı 2 yuva bulunmuştur60. GDA: 28 Haziran 1968’de Işıklı’da yiyecek taşıyan bir erişkin gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Tür monotipiktir. Eskiden iki alttür olduğu düşünülmüştür. Güney, Orta ve Doğu Anadolu’da, özellikle Toros Dağları, İç Anadolu, Birecik ve Ceylanpınar çevresinde, rufescens alttürü tanımlanmış; Iğdır ve Kars çevresi gibi Kuzeydoğu Anadolu’nun uç kesimlerinde ise kuşlar açık biçimde bimaculata olarak sınıflandırılmıştır. Van ve Erçek Gölü çevresindeki popülasyonlar ise bu iki form arasında kabul edilmiştir3. Ancak diğer birçok toygar türünde olduğu gibi, lokal toprak özellikleri bu türde de mikro ölçekte coğrafi varyasyonu güçlü biçimde etkileyebilir. Örneğin, Gaziantep çevresinden elde edilen bireyler, tüy örtüleri oldukça yıpranmış olmasına rağmen, alt taraflarında görülen belirgin pembemsi ton nedeniyle İngiltere’deki Tring Doğa Tarihi Müzesi’ndeki örnekler arasında hemen ayırt edilebilmektedir. Geçmişte alttür tanımlamalarında kullanılan bireysel farklılıkların, aslında belirgin geçiş formlarından, tüy yıpranmasından ya da solmadan kaynaklandığı düşünülmektedir. Bu nedenle tür, monotipik olarak değerlendirilmektedir72.

Boğmaklı Toygar

Melanocorypha calandra, Calandra Lark

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerli ve yarı göçmen bir türdür.

Ekili bozkır alanlarının en karakteristik üreyen türlerinden biridir. Genellikle deniz seviyesinden 1800 m’ye kadar olan alçak arazilerde bulunur. Doğu Anadolu’da zaman zaman daha yüksek rakımlarda da görülse de, çoğunlukla 2000 m’nin üzerindeki alanlarda Küçük Boğmaklı Toygar ile yer değiştirir.

Kış aylarında zaman zaman binlerce bireyden oluşan büyük sürüler oluşturur. Örneğin, 8 Ocak 1969’da Merzifon’da 2000 birey58, 1 Aralık 2001’de Kulu Gölü’nde 5000 birey (Kuşçu Bülteni 10: 7) sayılmıştır. Sonbaharda ekim ortasından kasım ortasına kadar güneydeki kışlama alanlarına iner. İlkbaharda mart ortasından nisan sonuna kadar Türkiye üzerinden kuzeydeki üreme alanlarına göç ettiği düşünülmektedir. Örneğin, 17 Mart–25 Nisan 1962 tarihleri arasında Kızılırmak Deltası’nda görülmüştür.

Üreme

Yuvalama alanı: Kurak, çıplak arazilerde, düz ya da engebeli bozkırlarda, ot kümelerinin bulunduğu çayırlarda ve mısır tarlaları başta olmak üzere ekili arazilerde ürer.
Yuvası: Yerdeki bir çukurda kuru otlar, bitkisel malzeme, kökler ve kıllardan yapılmış derin bir kâse şeklindedir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de bir yuvada 3 yumurta, dört yuvada 4 yumurta, bir yuvada 5 yumurta ve bir yuvada 6 yumurta kaydedilmiştir. İki büyük yavru ve dört döllenmemiş yumurta içeren bir yuva kaydı vardır. Ayrıca, bir yuvada üç yeni çıkmış yavru ve bir yumurta gözlenmiştir.
Üreme dönemi: Yumurta bırakma genellikle nisan ortasında başlar ve temmuza kadar sürebilir. Türkiye’de de diğer bölgelerde olduğu gibi büyük olasılıkla yılda iki kez kuluçkaya yatmaktadır. MAR: 22 Mayıs 1966’da Uluabat Gölü yakınlarında yiyecek taşıyan bir erişkin gözlenmiştir. EGE: 11 Mayıs 1899’da Acıgöl’de 4 yumurtalı bir yuva ve 12 Mayıs 1950’de Manisa yakınlarında biri tamamlanmamış 4 yumurtalı, diğeri ise iki büyük yavru ve döllenmemiş dört yumurtalı iki yuva kaydedilmiştir18,27. İkinci yuva, yumurtlamanın nisan ortasında olduğunu göstermektedir. İÇA: 13 Mayıs 1967’de Mogan Gölü’nde dört yumurtalı, 15 Mayıs 2004’te Bolluk Gölü’nde üç yumurtalı bir yuva ve aynı yerde üç yeni çıkmış yavru ve bir yumurtalı başka bir yuva kaydedilmiştir. Tuz Gölü’nde 26 Mayıs 1974’te beş yumurtalı bir yuva ve 25 Haziran 1977’de yeni tüylenmiş bir yavru fotoğraflanmıştır (Pforr ve Limbrunner 1982). Çöl Gölü’nde 17 Temmuz 1986’da birçok genç birey gözlenmiştir. DOA: 5 Haziran 2001’de Sodalı Göl’de yiyecek taşıyan birkaç erişkin gözlenmiş, birinin farklı yerlere yiyecek taşıması yuvadan yeni ayrılmış bir yavruya işaret etmiştir. Bu durum yumurtlamanın mayıs başlarında gerçekleştiğini göstermektedir. GDA: 6 Mayıs 1970’te Akçakale’de tüylenmiş bir yavrunun gözlenmesi yumurtlamanın nisan başında gerçekleştiğini göstermektedir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türün taksonomik durumu karışıktır ve popülasyonlar küçük ölçekli morfolojik varyasyonlar gösterir3. Nominat calandra alttürü, Güneydoğu Anadolu’nun bazı kesimleri dışında Türkiye genelinde yayılış gösterir. Hebraica alttürü ise Birecik ve Hatay’ın büyük bölümünde bulunur. Ancak Birecik’teki bazı bireylerde calandra etkisi gözlenmiştir. Gaza alttürü Ceylanpınar’da kaydedilmiş ve (hatalı olarak) Küçük Boğmaklı Toygar’ın yeni bir alttürü olarak tanımlanmıştır73. Bu alttürün adı bazı kaynaklarda yanlışlıkla gazae şeklinde yazılmıştır3 ve kimi kaynaklarca geçerli kabul edilmemiştir74.

Erzurum, Van ve Yüksekova’dan elde edilen dokuz örnekle tanımlanan hollomi alttürü75, yeterli farklılık göstermediği gerekçesiyle calandra’nın bir sinonimi olarak değerlendirilmiştir3. Irak, Ürdün ve İsrail’de kışlayan, daha soluk ve gri tonlara sahip psammochroa alttürü de Türkiye’de kışlayabilir3.

Bu türde yerel toprak ve iklim koşulları bireylerin görünüşünü belirgin şekilde etkileyebilir. Ayrıca bireysel varyasyonlar da oldukça belirgindir ve birçok birey, calandra, hebraica ya da gaza formuna kolaylıkla atanabilir. Öte yandan, gaza alttürünün geçerliliği, hebraica kadar güçlü değildir ve tartışmalıdır3.

Kumerloeve’nin Ceylanpınar’dan topladığı beş örneğe dayanarak tanımladığı dathei alttürüne ait herhangi bir örnek günümüzde bulunamamıştır76 ve bu alttür, genellikle gaza’nın sinonimi olarak kabul edilmektedir3. Genel olarak calandra, hebraica, gaza ve büyük olasılıkla psammochroa alttürleri arasında klinal bir varyasyon olduğu düşünülmektedir.

Kara Toygar

Melanocorypha yeltoniensis, Black Lark

Rastlantısal konuktur.

14 Ekim 1914’te Küçükçekmece’de vurulan bir dişi bireyin Robert Koleji’nin İstanbul’daki koleksiyonunda saklandığı bildirilmiştir77. Bu örnekten78 bahsetmiş olsa da, 1980’lerin ortasında koleksiyonda bulunamamıştır52,79. İlginç biçimde, Kumerloeve52 bu örneğe kaynak gösterilen67 çalışmada hiç değinmemiştir.

Tür, genellikle Orta Asya bozkırlarında ürer ve Hazar Denizi’nin kuzeyinden Kazakistan ile Kırgızistan üzerinden kışın düzensiz, göçebe bir dağılım göstererek güneye ve batıya doğru yayılır80.

Üreme

Türkiye’de yuvalamaz. Yayılış alanın merkezi Kazakistan’ın kuzeyidir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.

Arabistan Toygarı

Eremalauda eremodites, Arabian Lark

Rastlantısal türdür.

26 Mart–22 Nisan 2021 tarihleri arasında Hatay’daki Milleyha ve sahil şeridi alanında 2 birey (E. Yoğurtçuoğlu ve T. Demirci) kaydedilmiştir.

Üreme

Türkiye’de üremez. Arabistan’da lokal olarak yayılış gösterir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.

Çorak Toygarı

Alaudala rufescens, Mediterranean Short-toed Lark

Taksonomik revizyondan sonra tam durumu bilinmemektedir.

Lokal olarak bulunan bir yaz göçmeni olup, yerli olma ihtimali de vardır. Gaziantep’ten Nusaybin civarına kadar ve Suriye sınırı boyunca, Güneydoğu Anadolu’da ürediği düşünülmektedir.

Üreme

Üreme durumu bilinmemektedir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Eskiden Asya Çorak Toygarı ile aynı tür altında sınıflandırılmışken, daha sonra Suriye, Kuzey Afrika ve İspanya popülasyonları Alaudala rufescens ismiyle, Anadolu, Arabistan ve Orta Asya popülasyonları Alaudala heinei ismiyle farklı türler olarak tanımlanmıştır. Müze koleksiyonları ve saha gözlemleri temel alındığında, Türkiye’de yayılış gösteren popülasyonun minor alttürüne ait olduğu anlaşılmaktadır.

Asya Çorak Toygarı

Alaudala heinei, Turkestan Short-toed Lark

Lokal olarak çok sayıda bulunan yerli ve yarı göçmendir.

Kurak ve tuzlu bozkırlarda, bu habitatlara güçlü şekilde bağlı olarak, ayrıca ıslah edilmemiş ya da hafif ıslah edilmiş çayırlardan oluşan yarı bozkırlarda, taşlık düzlüklerde, yamaçlarda ve ekili alanlarda, deniz seviyesinden en az 2000 metreye kadar ürer. Önemli sayılarda kaydedilen bir yaz göçmenidir ve aynı zamanda lokal olarak yerleşik popülasyonlara da sahiptir. İç Anadolu ve Doğu Anadolu’da yaygın olarak ürer; Güneydoğu Anadolu’da ise daha lokal ve az sayıda bulunur. Buna rağmen, Güneydoğu Anadolu’daki bazı alanlarda hâlâ lokal olarak yüksek yoğunlukta gözlenmektedir.

İlkbaharda, Akdeniz kıyılarında şubat sonundan itibaren, İç Anadolu’da ise nisan ortasından sonra görülür. Sonbahar göçü ağustos ortasında başlar ve eylül sonuna kadar devam eder. Geçiş döneminde Trakya dışındaki tüm bölgelerde yaygındır; özellikle İç Anadolu’da lokal olarak yüksek sayılarda kaydedilir. Yumuşak geçen kışlarda İç Anadolu’nun güneyinde kalabilir; Akdeniz kıyılarında ise düzensiz olarak ve az sayılarda kışlar.

Üreme

Yuvalama alanı: Düz, çıplak ve vejetasyonun az olduğu bozkırlarda, taşlık düzlüklerde, kurak ve tuzcul bataklıklarda, iç bölgelerdeki göllerin kuruyan kıyılarında ve ayrıca ekili alanlarda ürer. Sürülmüş tarlalarda da yuva kaydedilmiştir.
Yuvası: Yerdeki bir çukurda, genellikle alçak bir ot kümesi ya da çalı tarafından korunan kuru otlar, saplar ve köklerden derin bir kâse şeklinde yaptığı yuvayı bitki tüyleri, kıl ve ince köklerle kaplar.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 2 yumurta (4 yuvada), 3 yumurta (6 yuvada), 4 yumurta (4 yuvada) kaydedilmiştir. Ancak az sayıdaki yumurtalar tamamlanmış kuluçka anlamına gelmeyebilir. Bir yuvada 2 yavru, üç yuvada 3 yavru gözlenmiştir.
Üreme dönemi: Üreme dönemi genellikle nisan ortasından sonra, çoğunlukla mayıs ortasında başlar. Diğer bölgelerde olduğu gibi Türkiye’de de yılda iki kez kuluçkaya yattığını düşünülür. EGE: Manchester Müzesi’nde, 15 Mayıs 1860’ta İzmir’den alınmış dört yumurtalı bir kuluçka ve aynı yerden tarih verilmeden toplanmış iki kuluçka daha bulunmaktadır. İÇA: Karapınar’da 23-25 Nisan 1988’de üç yumurtalı dört yuva, bir yumurtalı bir yuva ve yumurtadan yeni çıkmış bir yavru ile yumurtaları olan bir yuva; 6 Mayıs 1988’de iki yumurta ve küçük bir yavru bulunan bir yuva kaydedilmiştir. Bu yavru kayıtları yumurtlamanın 11 ve 19 Nisan’da gerçekleştiğini göstermektedir. Sultansazlığı’nda 27 Mayıs 1972’de iki yumurtalı bir yuva, 4 Haziran 1982’de dört yumurtalı bir yuva ve 22 Mayıs 1979’da yumurtlamanın 30 Nisan’da olduğunu gösteren yeni tüylenmiş bir yavru kaydedilmiştir81. Konya Havzası’nda 14-27 Mayıs tarihlerinde üç-dört yumurtalı dört yuva bulunmuş; 21-22 Mayıs 1969, 13 Haziran 1967, 3 Temmuz 199382, 13-15 Temmuz 1971 ve 24 Temmuz 1973’te tüylenmiş yavrular gözlenmiştir. 13 Mayıs 1985’te Kulu Gölü’nde yuva yapımı kaydedilmiştir. DOA: 5 Haziran 2001’de Sodalıgöl’de yumurtlamanın mayıs ortasında olduğunu gösterecek şekilde, üç tane neredeyse tamamen gelişmiş yavru bulunan bir yuva kaydedilmiştir. 27 Temmuz 1966’da yuvanın dışında henüz uçamayan bir genç görülmüştür (lokasyon belirtilmemiştir).

Alttürler ve Sınıflandırma

Doğu Anadolu’da, özellikle Aşkale ile Tatvan ve Yüksekova arasındaki hattın kuzeydoğusunda, heinei alttüründen ayırt edilemeyen bazı kuşların ürediği belirlenmiştir. Iğdır Ovası’nda tanımlanan ve Doğu Anadolu genelinde gözlenen pseudobaetica alttürü bir ara form olarak değerlendirilmiştir83, ancak tanımı zayıf bulunmuş84 ve genellikle heinei alttürünün bir sinonimi olarak kabul edilmiştir85.

İç Anadolu’da ise aharonii alttürü yayılış gösterir. Eber ve Akşehir Gölleri, Tuz Gölü, Konya ve Ereğli çevresinde üreyen bireylerin, Türkiye’ye endemik olduğu öne sürülen niethammeri alttürüne ait olduğu düşünülmüştür3,86,87. Bu alttür, marjinal olarak daha uzun gagaya, daha derin gaga köküne ve nispeten uzun kanat ve kuyruğa sahiptir. Ayrıca, dış kuyruk teleklerinde daha fazla beyazlık bulunur.

Alström ve çalışma arkadaşlarının gözlemlerine göre, cheleensis–rufescens kompleksinin ayrımında kullanılabilecek tek güvenilir karakter, dış kuyruk tüylerinin deseni ve kanat formülüdür. Bonn’daki tip serilerinin fotoğrafları, elde incelenmiş bireyler ve arazi deneyimleri ışığında, niethammeri’ye ait yalnızca iki örnek incelenmiştir. Bu iki örnek,24 tarafından toplanmış ve Tring Doğa Tarihi Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. Her iki birey de aharonii olarak etiketlenmiştir ve bu nedenle niethammeri, aharonii’nin sinonimi olarak değerlendirilmiştir11,88.

Tring’de incelenen müze örnekleri, aharonii ile heinei alttürlerinin özellikle boyut ve genel renk bakımından belirgin şekilde ayrılmadığını; ancak kuyruk tüyü desenleri ve kanat formülleri ile ayırt edilebildiklerini ortaya koymuştur. Bu nedenle, türün sistematiğinin netleştirilmesi için yeni arazi çalışmaları yapılması ve incelenen örnek sayısının artırılması gereklidir.

Kum Kırlangıcı

Riparia riparia, Sand Martin

Nispeten lokal olarak az sayıda bulunan yaz göçmeni, yaygın olarak çok sayıda görülen geçit türüdür.

Üreme alanlarına nisan ortasından itibaren gelir ve çoğunlukla 1750 metrenin altındaki alanlarda ürer. Üreme döneminde nispeten lokal yayılış gösterir.

İlkbahar göçü mart ortasında başlar ve haziran başına kadar devam eder. Ana geçiş dönemi nisan sonu ile mayıs başı arasındadır; kuzeydeki alanlara güneyden yaklaşık iki hafta gecikmeyle ulaşır. Geçit döneminde Türkiye genelinde daha yaygındır; sulakalanlarda ve kıyı bölgelerinde lokal olarak çok yüksek sayılara ulaşabilir. Örneğin, 5–8 Mayıs 1989 tarihlerinde Van’da 10.000 ila 50.000 birey sayılmıştır89. 1992 yılının mayıs ortasında Kızılırmak Deltası’nda muhtemelen 100.000’in üzerinde birey gözlenmiş; yalnızca 16 Mayıs’ta Cernek Gölü’nde geceleyen 42.000 birey kaydedilmiştir16. Sonbahar göçü ağustos ortasında başlar ve ekim sonuna kadar sürer; en yüksek sayılar eylül ayında gözlenir. Örneğin, 17 Eylül 1973’te Van’da 35.000 birey kaydedilmiştir43. Tür, 24 Kasım’a kadar gözlenmiştir58. Ayrıca, 28 Şubat 1974’te Büyük Menderes Deltası’nda gözlenen 2 birey muhtemelen erken bahar gelişine işaret etmektedir70.

Üreme

Yuvalama alanı: Açık arazilerde, suya yakın yerlerde koloni halinde ürer. Göksu Deltası’nda deniz seviyesinden Van Gölü’nde 1750 m’ye kadar, çoğunlukla nehir, göl, gölet ve sulama kanallarının kıyısında, ayrıca kum ocakları, yol kenarındaki kum alınmış yerler ve toprak tepeciklerinde yuva yapar.
Yuvası: Yuva, iki erişkin tarafından dikey bir kum duvarına oyulmuş 0,5–1 m uzunluğundaki yatay bir tünelin ucunda yer alır. Ot saplarından ve tüylerden oluşan dağınık bir yastık görünümündedir. Yuvalamak için arıkuşlarıyla aynı kum duvarını kullanabilir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 1 yuvada 4 yumurta kaydedilmiştir. Diğer yerlerde olağan yumurta sayısı 4–5’tir.
Üreme dönemi: Nisan ortasından itibaren yuvalara yerleşir. Hazirandan ağustosa kadar yavrular görülebilir. AKD: 31 Mart 2000’de Göksu Deltası’ndaki yuva tünellerinin yakınında uçan erişkinler gözlenmiş, Çukurova’daki koloniler 1987 yılında nisan ortasından itibaren tutulmuştur61. DOA: 8 Haziran 2004’te Van’da iki erişkinin hâlâ yuva tüneli kazdığı gözlenmiş, bu durum ilk üreme denemesinin başarısız olduğunu ve yeni bir denemeye girişildiğini düşündürmektedir. Aynı dönemde üç yuvada tünel ağzında beslenen büyümüş yavrular görülmüş, 25 Haziran 2004’te Ağrı yakınlarında bir nehir kıyısında yuvada beslenen yavrular kaydedilmiştir. 9 Ağustos 1966’da üreme kolonilerinin hâlâ aktif olduğu gözlenmiş, bu da ikinci kuluçka dönemine işaret etmektedir. GDA: 10–11 Haziran 1996’da Birecik’teki bir kolonide yaklaşık 2200 çift sayılmış, önceki yıllarda bu sayı 3000–5000 çift olarak tahmin edilmiştir. 10 Mayıs 2004’te yüzlerce erişkinin yerden ot ve saman topladığı, aynı gün birçok erişkinin yuva tünellerinden uçarak muhtemelen kuluçkada oldukları gözlenmiştir. Aynı kolonide dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. 14 Mayıs 1944’te Istanos’ta (Korkuteli) yuva tüneli kazan erişkinler gözlenmiştir24.

Alttürler ve Sınıflandırma

Görünüşe göre Türkiye’de gözlenen bireylerin tamamı nominat alttüre aittir. Ankara ve Van’dan alınan örneklerin tüy örtüsü özellikleri ve morfolojik ölçümleri bu alttürle uyumludur. 1988 ilkbaharında İç Anadolu’da yakalanan 51 bireyin kanat uzunlukları mevcut riparia verileriyle uyumludur90. Ancak 27 Eylül 1974’te Kayseri’den alınan bir birey, Türkiye’de incelenen diğer tüm örneklerden belirgin şekilde daha koyu renklidir. Göç sırasında İsrail’in güneyinde kaydedilen eilata alttürüne benzerlik göstermektedir. Bununla birlikte, kanat uzunluğu eilata için fazladır. Diğer ihtimaller, Doğu Asya’da yaşayan ijimae alttürü ve Hırvatistan kıyılarında göç sırasında az sayıda kaydedilmiş ve hakkında sınırlı bilgi bulunan koyu renkli fuscocollaris alttürleri olabilir3.

Kır Kırlangıcı

Hirundo rustica, Barn Swallow

Yaygın ve çok sayıda bulunan yaz göçmeni ve geçit türü, lokal kış konuğudur.

Nisan sonundan ya da mayıs başından itibaren, deniz seviyesinden 2000 metreye kadar olan alanlarda, genellikle yerleşim yerlerinin çevresinde ürer.

Göç döneminde daha yaygındır. Her iki göç mevsiminde de ülke genelinde geniş bir cephede yüksek sayılarda geçiş yapar. İlkbaharda, güney, batı ve iç bölgelere mart başında ulaşır; ancak kuzeye ve doğuya ulaşmaları genellikle üç hafta gecikmeyle olur. En erken geliş 1 Şubat’ta kaydedilmiştir. Kuzeydeki alanlarda geçiş haziran başına, hatta ortasına kadar sürebilir. Örneğin, 4 Haziran’da Zonguldak Ereğli’de gözlenmiştir91. Ayrıca, 1–3 Mayıs 1975 tarihlerinde Alanya’da kaydedilen 500.000 birey, ilkbahar göçündeki en etkileyici kayıtlardan biridir70. Sonbahar göçü temmuz ortasında başlar ve ekim ortasına kadar sürer; en yoğun geçiş eylül ayında gerçekleşir. Örneğin, Eylül 1956 sonunda, yalnızca iki günde İstanbul ve Çanakkale boğazlarından geçen birey sayısı yaklaşık yarım milyon olarak tahmin edilmiştir92. Özellikle sonbaharda sazlıklardaki geceleme alanlarında çok yüksek sayılarda toplanabilir. 21–25 Ağustos 1974 tarihleri arasında Ankara Eymir Gölü’nde 100.000 birey sayılmıştır70. Aralık başına kadar kalan bireyler olabilir.

Kış dönemine ait altı kayıt mevcuttur: 31 Ocak 1995’te Göksu Deltası’nda bir birey, 31 Aralık 2000’de Antakya’da bir birey, 2 Ocak 2006’da üç birey, 29 ve 31 Aralık 2007’de birer birey ve 2 Ocak 2008’de bir birey kaydedilmiştir.

Üreme

Yuvalama alanı: Suya yakın açık alanları, özellikle yerleşimlerin yakınlarını tercih eder. Ahırlar, binalar, köprü altları ve Dalyan gibi küçük kasabalarda veranda altlarında yuvalanır. Türkiye’de mağaralar ve kayalıklar gibi doğal yuva alanlarına dair kayıt yoktur.
Yuvası: Yuva genellikle dik bir yüzeye tutturulmuştur ve kısmen bir çıkıntı ya da kirişle desteklenir. Çamur topaklarının otla karıştırılmasıyla kâse şeklinde yapılan yuvanın içi tüylerle kaplanır.
Yumurta sayısı: Türkiye’de 1 yuvada 2 yumurta, 1 yuvada 4 yumurta ve 1 yuvada 5 yumurta kaydedilmiştir. Bir yuvada 5 yavru gözlenmiştir.
Üreme dönemi: Nisandan itibaren yuva yapar ve yumurta koyar. Mayıs itibariyle yavrular görzükür. Türkiye’de de diğer bölgelerde olduğu gibi yılda iki kez kuluçkaya yatar. MAR: 14 Nisan 1967’de Manyas Gölü’nde ilk erişkinler görülmüş, 13 Haziran 1966’da dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. 26 Nisan 1969’da Bulgaristan sınırında tutulmuş bir yuva kaydedilmiştir. EGE: 1 Mayıs 2003’te Bafa Gölü’nde yumurtlamaya hazır bir yuva ve tamamlanmamış kuluçkalı üç yuva bulunmuştur. 27 Nisan 1970’te Salihli’de neredeyse tamamlanmış iki yuva, 28 Mayıs 1951’de İzmir yakınlarında bir yuvada beş taze yumurta kaydedilmiştir18. 3 Nisan’dan itibaren birkaç kuluçkada erişkin gözlenmiş, 10 Mayıs 2003’te Marmaris’te tüylenmeye hazır büyümüş bir yavru gözlenmiş ve bu durum yumurtlamanın nisan başında gerçekleştiğini göstermektedir. AKD: 23 Mayıs 2004’te Adana yakınlarındaki bir yeraltı ambarında, iki yumurtanın üzerinde kuluçkaya yatmış bir erişkin kaydedilmiştir. Dalyan’da 28 Mart 1986’da yuva yapımı gözlenmiş, 29–30 Mart 1986’da tutulmuş dört yuva ve Haziran 1987’de bir yuva bulunmuştur23. Yine Dalyan’da 29 Haziran 1999’da, kuluçkadaki erişkinlerden yuvada büyümüş yavrulara kadar değişen safhalarda birçok yuva kaydedilmiştir. Çukurova’da 1987’de üreme nisan başında başlamış, 7 ve 19 Mayıs’ta yuvalarda yavrular görülmüştür61. KAD: 7 Haziran 1992’de Kızılırmak Deltası’nda tutulmuş bir yuva kaydedilmiştir16. İÇA: 29 Nisan 2005’te Çavuşçu Gölü’nde yuva yapımı gözlenmiş, 10–15 Mayıs 1991’de Hotamış yakınlarındaki birkaç köyde üreme kaydedilmiştir. 12 Haziran 1998’de Kulu ilçesinde, tüylenmiş yavrularını besleyen erişkinler görülmüştür. DOA: 30 Mayıs 1969’da Van yakınlarında ve 2 Haziran 1969’da Hakkâri yakınlarında yuvalayan çiftler kaydedilmiştir. GDA: 7 Mayıs 1970’te Viranşehir yakınlarında çamur toplayan erişkinler görülmüştür.

Alttürler ve Sınıflandırma

Üreyen bireylerin tamamı nominat rustica alttürü olarak değerlendirilmiştir3. Lübnan, İsrail ve Ürdün’de yayılış gösteren transitiva alttürü, özellikle Türkiye’nin güney kıyılarında az sayıda bireyle gözlenir. Bu alttürün varlığı, ilk kez Mayıs 1973’te Burdur ile Afyon arasında gözlenen bireyler43 ile Eylül 1974’te Göksu Deltası’nda kaydedilen bazı bireyler70 sayesinde ortaya konmuştur. 2000’li yıllarda ise Akyatan’da ilkbahar döneminde bu alttüre ait ondan fazla birey halkalanmıştır (Özge Keşaplı). Transativa alttürü kızıl karnı ile tanınabilir.

Kaya Kırlangıcı

Ptyonoprogne rupestris, Eurasian Crag Martin

Nispeten yaygın olarak az sayılarda bulunan bir yaz göçmenidir. Lokal olarak az sayıda kışlayabilir.

Genellikle dağlık bölgelerde, çoğunlukla 500 ila 2500 metre arasındaki rakımda yaylalarda ve dağlık alanlarda ürer. Yer yer 3900 metreye kadar çıkar. Batı Karadeniz ve Akdeniz bölgelerinde ise deniz kıyısındaki yar yamaçlarında da ürediği bilinmektedir. Doğu Anadolu’da yaygın ve genellikle oldukça bol, Güneydoğu Anadolu’da ise nispeten nadir ve lokal yayılışlıdır. İç kesimlerdeki üreme alanlarında, nisan ortası ve sonundan ekim başına kadar bulunur. Uludağ’daki en geç kayıt 4 Ekim tarihindedir. Geçiş sırasında, Doğu Anadolu’da 24 Eylül ile 3 Ekim tarihleri arasında günlük geçiş gözlenmiş, en yüksek sayı 1 Ekim’de 150 birey olarak kaydedilmiştir.

Güneybatı Ege ve Akdeniz bölgelerinde 500 metrenin altında kışladığı kaydedilmiştir. Ayrıca, 31 Aralık 1970’te Samsun’da sekiz birey kaydedilmiştir43.

Üreme

Yuvalama alanı: Sarp kayalıkların ve kaya çıkıntılarının olduğu alanlarda, özellikle açık dağlık bölgelerde ve deniz seviyesindeki benzer habitatlarda ürer. Karadeniz Bölgesi’ndeki yarlar bu alanlara örnektir66. Genellikle 2-5 çiftten oluşan küçük koloniler hâlinde yuvalanır, ancak Göreme’de 15 çift ve Cimil Dağı’nda 20 çiftin bir arada ürediği kaydedilmiştir. Nehir köprülerinin altı, taş ocakları, yol tünelleri, harabelerin ve yüksek binaların duvarları gibi yapay alanlarda da ürer. Örneğin, 5 Mayıs 1987’de Adana merkezindeki bir kanalın beton duvarında bir çift yuva yapmıştır61.
Yuvası: Dik kayalara parantez şeklinde tutturulmuş yarım kâse biçiminde bir yapıdadır. Çamur topaklarından yapılır ve kalınca tüylerle, biraz da otla kaplanır. Kır Kırlangıcı yuvasına benzese de, kır kırlangıcının yuvasındaki çamura karıştırılmış ot sapları bu türde yoktur. Yuvayı genellikle kayalık yüzeylerde, çıkıntıların altında ya da mağara tavanlarında yapar; ayrıca yüksek ağaçlar, tünel girişleri ve eski yapılar da yuvalama alanı olarak kullanılır.
Yumurta sayısı: Türkiye’de yumurta sayısı bilinmemektedir. Diğer ülkelerde genellikle 4-5 yumurta bırakır.
Üreme dönemi: Erişkinler Türkiye’deki üreme alanlarına nisan başı ile mayıs başı arasında gelir. İlk yumurtlama genellikle mayıs başı ile haziran ortası arasında gerçekleşir. Yavrular haziran ortasından temmuz sonuna kadar tüylenir. Geç tarihlerdeki kayıtlar, muhtemelen ikinci kuluçkaya işaret etmektedir. MAR: 26 Nisan 1969’da Bulgaristan sınırındaki gümrük kapısında 10 dolu yuva, 18 Mayıs 1969’da Uludağ’da 2000 m’de yuva yapımı gözlenmiştir. 16 Ağustos 1987’de Uludağ’da aktif koloni kaydedilmiştir. EGE: 13 Mayıs 1974’te Pamukkale yakınlarında üreyen birkaç çift, 29-30 Mayıs 1966’da Uludağ’da 2300 m’de çamur toplayan yaklaşık 10 erişkin gözlenmiştir. AKD: 28 Nisan 1970’te Çiftehan’da köprü altında, tünelde ve kaya yüzeyinde üç yuva yapımı gözlenmiş, biri tamamlanmış olsa da 29 Nisan 1970’te astarsız kalmıştır. 29 Nisan 1970’te Aladağ’da yuva yapan birçok çift, 1 Mayıs 2000 ve 28 Mayıs 1998’de Demirkazık’ta kullanılan yuvalar kaydedilmiştir. KAD: 20 Temmuz 1994’te Sümela Manastırı’nda kullanılan yuvalar görülmüş, Çatalağzı’nda birkaç çift ev kırlangıcı ile bir arada üremiştir. 9 Eylül civarında ev kırlangıçları yuvalarını terk etmiş olsa da kaya kırlangıçları daha uzun kalmıştır66. 12 Haziran 1975’te Cimil Dağı’nda 20 aktif yuva, 15 Haziran 1975’te Kopdağı Geçidi’nde yuva yapımı, 12 Haziran 2004’te İspir’de 15 m yüksekte yavrularını besleyen erişkin, yakınındaki bir tünelde kuluçkada yaklaşık 5 çift gözlenmiştir. Tünel girişinde yuvalanan ev kırlangıçları, iki türün farklı yuvalama tercihini göstermektedir. İÇA: 23 Mayıs 1982’de Kızılcahamam’da bir otel duvarında koloni ve yakındaki köprü altında yuvalar bulunmuştur93. 4 Haziran 2002’de çamur toplayan erişkinler, 25 Mayıs 1998’de Ereğli’de yuva yapan çift ve yakındaki kuluçkadaki birey, 11 Haziran 1907’de Karadağ’da kullanılan bir yuva kaydedilmiştir71. DOA: 8 Haziran 2004’te Nemrut Dağı’nda yerden 8 ve 12 m yükseklikte iki yuva bulunmuştur. Birinde kuluçkaya yatan birey, diğerinde ise yuvayı beyaz tüylerle kaplayan erişkin gözlenmiştir. 9 Mayıs 1990’da Van Kalesi’nin duvarlarında yuvalar, 31 Mayıs 1990’da Görentaş yakınlarındaki vadide çamur toplayan bireyler, 4 Haziran 1969’da Hakkâri yakınlarında yoldaki tünelde iki aktif yuva kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür ve geçmişte Hirundo cinsi içerisinde sınıflandırılmıştır.

Ev Kırlangıcı

Delichon urbicum, Common House Martin

Yaygın olarak çok sayıda bulunan bir yaz göçmeni ve geçit türüdür.

Tüm bölgelerde, deniz seviyesinden en az 3000 metreye kadar olan alanlarda, genellikle büyük koloniler halinde ürer. İç ve Doğu Anadolu’nun büyük bölümünde ise daha lokal ve nadir görülür.

Göç sırasında özellikle kıyı bölgelerinde, ancak genel olarak geniş bir cephede ve yüksek sayılarda geçiş yapar. İlkbahar göçü mart başında başlar ve mayıs başına, hatta sonuna kadar devam eder. Örneğin, 1977 ve 1978 yıllarında Zonguldak Ereğli’de geçiş 15 Mayıs’ta sona ermiştir91. Sonbahar göçü temmuz sonundan ekim sonuna kadar sürer; ancak ekimin ikinci yarısında tür çok nadirleşir. 28 Eylül–2 Ekim 1980 tarihleri arasında Borçka’da 2000’in üzerinde birey geçiş yapmıştır.

Fevkalade erken ilkbahar kayıtları da mevcuttur: Şubat 1974’ün son haftasında Ege ve Akdeniz’de dört birey, 25 Şubat 1996’da Ankara’da bir birey, 23 Şubat 2000’de Antalya’da dört birey, ayrıca 10 Şubat ve 28 Şubat 1998’de Fethiye’de birer birey kaydedilmiştir70.

Üreme

Yuvalama alanı: Kıyı bölgelerinden iç kesimlere kadar, deniz seviyesinden başlayarak Uludağ’da 2000 m’ye, Aladağlar’da (Niğde) 2400 m’ye ve Doğu Anadolu’da 3000 m’ye kadar olan açık alanlarda ürer. Hem kıyıdaki hem de iç kesimlerdeki sarp kayalıklar, dar ve dik yamaçlı vadiler, binalar, köprüler ve kaya çıkıntılarındaki oyuklar ya da derin olmayan mağaralarda yuvalanır. İspir’de (Erzurum), kaya kırlangıçları yol üzerindeki bir tünelin içinde yuvalanmışken, ev kırlangıçları aynı tünelin giriş kısmında yuvalanmıştır. Büyük binalarda genellikle 20-50 çiftten oluşan kolonilerde ürer, ancak Çatalağzı’nda (Zonguldak) bir kolonide 400 yuva sayılmıştır66.
Yuvası: Çamur topaklarıyla yapılan yuva, dikey bir yüzeye bitki lifleriyle güçlendirilerek yapılır ve saçak altlarına çok yakın şekilde inşa edilir. Yuvanın ağzı çok dar bir açıklıktır. Tabanı kuru ot ve tüylerle kaplıdır. 6 Mayıs 2003’te Ölüdeniz’de bazı erişkinlerin yuvalarını elektrik kablolarının yünlü kılıflarıyla kapladıkları gözlenmiştir. Kuzeydoğu Anadolu’da ise kayın (Fagus orientalis) dallarından yosun topladıkları kaydedilmiştir. Yuvalar genellikle ayrı olsa da bazen birbirine değebilir ya da yapışık olur. Binalarda genellikle çizgi halinde dizilirler. Uzun yıllar sağlam kalabilir ve daha sonra ev serçesi ile küçük ebabil tarafından da kullanılabilir.
Yumurta sayısı: Türkiye’de gözlenen yumurta sayısı verilmemiştir, ancak genel olarak bu tür yılda iki kez kuluçkaya yatar.
Üreme dönemi: Nisan ayında yuva yapımı başlar. Yavru besleme ağustosa kadar devam eder. Yukarıdaki veriler, bu türün Türkiye’de yılda iki kez kuluçkaya yattığını açık biçimde göstermektedir. MAR: 26 Nisan 1969’da Bulgaristan sınırındaki gümrük kapısında dolu 10 yuva kaydedilmiş ve 18 Mayıs 1969’da Uludağ’da 2000 m’de yuva yapımı gözlenmiştir. 16 Ağustos 1987’de yine Uludağ’da aktif bir koloni bulunmuştur. EGE: 24 Nisan 2002’de Altınkum’da, 7 Mayıs 2003’te Pamukkale’de ve 20 Nisan 2004’te Marmaris’te yuva yapımının erken aşamaları gözlenmiştir. Altınkum’da bulunan bir yuva ise 29 Nisan 2003’te tamamlanmak üzeredir. AKD: 15 Nisan 1993’te ve mayıs başında Aladağ’da, 8 Haziran 1998’de ve Temmuz–Ağustos 1966’da yuva yapımı gözlenmiştir. 1957’nin ağustos başlarında Mersin Mut’ta aktif bir koloni kaydedilmiştir94. KAD: 14 Ağustos 1972’de Rize ve İspir arasında ve 18 Ağustos 1985’te Yeniçağa’da yuvada beslenen yavrular gözlenmiştir95. DOA: 3 Ağustos 1974’te Horasan ve Tahir arasında aktif koloni kaydedilmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Durum belirsizdir. İncelenen üç örnek, nominat urbicum ile Akdeniz Havzası boyunca İran’a kadar yayılış gösteren meridionalis alttürleri arasında yer almaktadır3. Ancak kanat uzunlukları, meridionalis alttürüne daha yakındır. Tür adı olarak doğru kullanımın urbicum olduğu belirtilmiştir39.

Kızıl Kırlangıç

Cecropis rufula, European Red-rumped Swallow

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yaz göçmeni ve geçit türüdür.

Temelde Ege ve Akdeniz türüdür. Karadeniz’in bazı bölümlerinde ve İç Anadolu’da çok lokal olarak ürer. Çukurova Deltası’nda ise lokal olarak Kır Kırlangıcı’ndan daha fazla sayıda bulunur61. Üreme döneminde genellikle deniz seviyesinden 500 metreye kadar olan engebeli alanlarda yuvalanır; ancak lokal olarak Malatya’da yaklaşık 1000 metreye kadar kaydedilmiştir.

Geçiş döneminde Türkiye genelinde biraz daha yaygın olmakla birlikte, Doğu Anadolu’nun batı kesimlerinde çok nadir görülür. İlkbahar göçü mart sonlarında başlar (en erken kayıt 14 Mart) ve mayıs ortasına kadar sürer. Genellikle düşük sayılarda geçiş yapar; ancak 14 Mayıs 1993’te Göksu Deltası’nda kuzeydoğu yönünde uçan yaklaşık 1000 birey kaydedilmiştir. 1978 yılında Zonguldak Ereğli’de ilkbahar geçişi görünüşe göre oldukça erken tamamlanmış ve 11 Nisan’da sona ermiştir16,91. Sonbaharda bireylerin büyük çoğunluğu eylül sonunda göç eder; ancak ekim başına kadar kalan bireyler de gözlenebilir.

Üreme

Yuvalama alanı: Çoğunlukla alçak arazilerde, suya yakın açık alanlarda ürer. Yuva, özellikle köprüler, menfezler, binalar ve yıkıntılarda; ayrıca mağaralar ve kayalıklardaki oyuklar gibi doğal alanlarda kurulur.
Yuvası: Çamur topaklarından yapılan yuvarlak ve kapalı bir kâse şeklindedir. Yüzeye tutturulur ve boru şeklinde bir girişi vardır. Yuva genellikle tüylerle kaplanır.
Yumurta sayısı: Türkiye’de gözlenen yumurta sayısı 6 yumurta (1 yuvada) ve 3 yumurta (2 yuvada) olarak kaydedilmiştir. Diğer yerlerde de benzer sayılar bildirilmiştir.
Üreme dönemi: Nisan ve mayıs ayında yuva yapımı başlar. Diğer bölgelerde olduğu gibi, Türkiye’de de yılda iki kez kuluçkaya yatar. MAR: 26 Haziran 1973’te Gülpınar’da ve 27 Haziran 1973’te Üvecik’te yuva yapımı gözlenmiş, 29 Temmuz 1968’de Güngörmez’de bir yuva kaydedilmiştir25. EGE:18, 27 Nisan 1950’de Efes’teki bir yuvadan altı taze yumurta almış, kuş bu yuvayı onarıp 11 Mayıs 1950’de üç yumurta daha bırakmıştır (muhtemelen tamamlanmamış bir kuluçka). 21 Mayıs 1951’de İzmir yakınlarında üç yumurtalı bir yuva daha bulunmuştur. Manchester Müzesi’ndeki yumurtaların ikisi 10 Haziran 1871’de, biri ise 2 Haziran 1912’de Krüper tarafından İzmir çevresinden toplanmıştır. Ege’deki başka yerlerde çoğu mayıs başında dört yuva yapımı gözlenmiş, ayrıca mayıs ayında birkaç tutulmuş yuva kaydedilmiştir. AKD: En erken 7 Nisan 2003’te Dalyan’da olmak üzere çoğunlukla mayısta yuva yapımı gözlenmiştir. Mayıs başından itibaren birçok tutulmuş yuva kaydı vardır. GDA: Haziran ayında bir yuvada erişkin, 8 Temmuz 1986 ve 10 Ağustos 1998’de ise tüylenmiş yavrular gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye genelinde rufula alttürü yayılış gösterir3. Son dönemde yapılan taksonomik çalışmalar sonucunda, Çin’de yaşayan daurica, Afrika’da yaşayan melanocrissus ve Avrupa ile çevresinde yaşayan rufula alttürleri tür seviyesine yükseltilmiştir. Tür, geçmişte Hirundo cinsi altında sınıflandırılmıştır5;96.

Doğulu Kızıl Kırlangıç

Cecropis daurica, Eastern Red-rumped Swallow

Rastlantısal türdür.

2018 yılından itibaren Milleyha sahil şeridinde göç dönemlerinde defalarca fotoğraflanmıştır. Muhtemelen Türkiye’nin birçok bölgesinde görülmektedir. Ancak, türün taksonomik revizyonu ve tanım kriterleri yakın zamanda netlik kazandığı için, Türkiye’deki durumu henüz tam olarak anlaşılmamıştır.

Üreme

Türkiye’de yuvalamaz. Yayılış alanı Doğu Asya’dır.

Alttürler ve Sınıflandırma

Çin’de yaşayan daurica, Afrika’da yaşayan melanocrissus ve Avrupa’da yaşayan rufula alttürleri tür seviyesine çıkarılmıştır.

Çizgili Gerdanlı Kırlangıç

Petrochelidon fluvicola, Streak-throated Swallow

Rastlantısal türdür.

11 Ocak 2021’de Hatay’daki Milleyha ve sahil şeridi alanında 1 birey, A. Atahan, M. Atahan, N. Aydın ve O. Gül tarafından kaydedilmiştir.

Üreme

Türkiye’de yuvalamaz. Yayılış alanı Hindistan Yarımadasıdır.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.

Ak Yanaklı Arapbülbülü

Pycnonotus leucotis, White-eared Bulbul

Fırat ve Dicle nehirleri boyunca doğal ya da yarıdoğal olarak yayılış gösterir. Diğer bölgelerde ise kafes kaçkını olarak görülür.

Tür Türkiye’de ilk kez 19 Ekim 2012’de Birecik’te kaydedilmiştir. 2013 ve 2014 yıllarında yine Birecik’te bir evin bahçesinde küçük gruplar hâlinde gözlenmiştir. Türün kafes kuşu olarak ticaretinin yapılması, Birecik’te görülen bireylerin kafes kaçkını olma ihtimalini artırmaktadır. Ancak Fırat ve Dicle boyunca gözlenen bireyler, türün güneydeki doğal popülasyonlarından gelerek nehir koridorlarını takip edip kuzeye doğru ilerlemesiyle Türkiye’ye ulaşmış olabilir. Öte yandan, bu bölgelerde insan eliyle bırakılan bireylerin zamanla kendi kendine varlığını sürdüren popülasyonlar oluşturmuş olması da mümkündür.

Bunun dışında, özellikle İstanbul’da 2017 yılından itibaren yerleşmiş ve çoğalmış bir popülasyon bulunmaktadır. Bu kuşların tamamı şüphesiz kafes kaçkını bireylerden oluşmaktadır.

Üreme

Yuvalama alanı: Fırat ve Dicle boyundaki kırsal yerleşimlerde yuvalar.
Yuvası: Türkiye’de bir yuvası bilinmemektedir.
Yumurta sayısı: Türkiye’den üreme verisi yoktur.
Üreme dönemi: Üreme dönemi bilinmemektedir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Türkiye’de görülen Mezopotamya’da bulunan mesopotamia alttürüdür.

Arapbülbülü

Pycnonotus xanthopygos, White-spectacled Bulbul

Yaygın olarak çok sayıda bulunan yerlidir.

Akdeniz kıyı bölgesinde yoğun olarak yayılış gösterir. Zeytinlikler, narenciye bahçeleri, bağlar, açık çam ormanları ve keçiboynuzu (Ceratonia siliqua) içeren çalılık ve ağaçlık alanlarda bulunur. 2003 yılına kadar bilinen dağılımı, batıda Kaş yakınlarındaki Patara/Gelemiş’ten başlayarak doğuda Kahramanmaraş’ın Türkoğlu ilçesine kadar uzanır. Yayılışı kuzeyde Burdur Bucak, Adana Kamışlı (Pozantı’nın kuzeyi) ve Haruniye’ye kadar ulaşır. En yüksek yuvalama kaydı Amanos Dağları’ndaki Belen’de 740 metrede yapılmıştır97; ancak daha önce 1000 metreye kadar çıktığı da bildirilmiştir98.

Üreme döneminde en yoğun olarak 400 metrenin altındaki alanlarda bulunur. Üreme dönemi dışında ise deniz seviyesinden 1260 metreye kadar gözlenmiştir97. Kış aylarında bazı yıllarda yüksek sayılara ulaşabilir ve bahçeler ile şehir içi alanlardan da faydalanır. Örneğin, Şubat 1972’de Alanya’da 100 birey kaydedilmiştir43.

Son yıllardaki kayıtlar, türün yayılışının genişlediğini göstermektedir. Eylül 1988’de Köyceğiz Gölü (Dalyan), Mayıs 1989’da Bodrum üzerindeki Pazar Dağı3, Mayıs 1995’te Bafa Gölü yakınları ve Konya Bozkır çevresindeki Dereköy’de kaydedilmiştir. Birecik’te sanılandan daha sık gözlenmektedir. İzmir’den 1907 ilkbaharına ait şüpheli bir kayıt da bulunmaktadır52,98,99.

Üreme

Yuvalama alanı: Zeytinlikler, narenciye bahçeleri, plantasyonlar, bahçeler ve çalılıklarda ürer. Çalılar, çalımsı ağaçlar ve ağaçlar yuvalama için kullanılır.
Yuvası: Bir ağacın ya da çalının içinde, ince dallardan, otlardan, yapraklardan ve yosunlardan yaptığı kâse şeklindeki yuvasını kıl ve kökçüklerle kaplar.
Yumurta sayısı: Türkiye’den üreme verisi yoktur. Diğer yerlerde genellikle 3 yumurta bırakır, bu sayı 2 ile 4 arasında değişebilir.
Üreme dönemi: Mayıs ayında yumuta koyar. Haziran sonrasında yavrular gözükür. AKD: 17 Mayıs 2007’de Side’de bir otelin bahçesinde dört yumurtalı bir yuva bulunmuştur. Aynı tarihte, duvara tutunmuş bir sarmaşığın üzerindeki yuvada kuluçkaya yatmış bir erişkin ve başka bir yuvada yaklaşık iki günlük üç yavru gözlenmiştir. 22 Mayıs 2004’te Göksu Deltası’ndaki bir bahçede eşlerden biri yiyecek taşıyan tedirgin bir çift kaydedilmiştir. 11 Mayıs 2005’te bir çalının içinde, yerden 1 m yüksekte yuva yapan bir erişkin ve 12 Mayıs 2005’te yakınlarda öten, kur davranışı sergileyen ve birbirini kovalayan üç çift gözlenmiştir. 25 Nisan 2005’te Side’de kur davranışı yapan, ancak henüz yuvası olmayan bir çift kaydedilmiş, 27 Haziran 2004’te Gazipaşa ve Anamur arasında aile grupları gözlenmiştir.

Alttürler ve Sınıflandırma

Monotipik bir türdür.